Fast Money. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, "nafaka hakkı" üzerine yürütülen tartışmaların "yanlış ya da eksik bilgiler içermesi" ve bu tartışmalarda kullanılan söylemlerin arkasında "kadınların bağımsız hayat kurabilmelerini, şiddetten uzak hayat kurmalarını engellemeye çalışan bir yaklaşım olduğu görüşüyle Nafaka Raporu'nu yayınladı. Mor Çatı, Nafaka Raporu'yla "ev içi şiddet biçimlerine maruz kalan kadınlarla kurduğu dayanışmadan edindiği nafaka deneyimlerini, nafakanın şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile ilişkisine dikkat çekerek" paylaşmaya karar verdiklerini açıkladı. Raporu aynen yayımlıyoruz. * * * Erkek şiddetine maruz kalan kadınların şiddetten uzaklaşabilmelerinin önünde pek çok engel bulunduğuna dayanıştığımız kadınların deneyimleri aracılığıyla tanıklık ediyoruz. 2018 faaliyet raporumuzda da paylaştığımız üzere kadınlar en çok evlilik içinde ve kocalarından şiddet görüyorlar. Kadınların şiddetten uzaklaşmaya karar vermesinin önünü kesen kişisel şiddet biter umudu, korku, utanç, suçluluk, çocuklarla ilgili çocuğun elinden alınacağı korkusu, tek başına bakamayacağını düşünme, çocuğa zarar geleceği tehdidi ve toplumsal boşanmış kadınlara dair toplumsal yargılar, aile ve arkadaşların destek olmaması, kurum desteği alamamak nedenlerin yanı sıra ciddi ekonomik engeller bulunuyor. İşgücüne katılım Ücretli bir işte çalışmıyor olmak, çalışıyorsa da kendisini ve varsa çocuğunu geçindirecek kadar kazanmıyor olmak, kadınları şiddet gördükleri evlilikleri devam ettirmeye mecbur kılıyor. TÜİK 2018 verilerine göre kadınların işgücüne katılım oranları yüzde 34,2 istihdam oranı ise yüzde 29,4. Bu oranların erkekler için nasıl olduğuna bakmak fiili eşitsizliği ortaya çıkarıyor İşgücü katılım oranı yüzde 72,7, istihdam oranı ise yüzde 65,7. İşgücüne dahil olmayan 15 yaş üstü kadın nüfus yaklaşık 20 milyon. Bu kadınların 11 milyonu iş gücüne dahil olmamasının nedenini ev işleri ile açıklıyor. Kadınları ev işleri ve çocuk, yaşlı ve hasta bakımından sorumlu olarak gören yaygın toplumsal kanaatler nedeniyle bu işler hane halkı tarafından eşit paylaşılmıyor. Ayrıca kadınların ev içi ve bakım emeği görmezden gelinerek değersizleştiriliyor. Bunun yanı sıra evlilik süresince ya da öncesinde kadınların örgün eğitime ve hatta meslek kurslarına dahi erişmeleri engellenerek bir meslek edinmelerine, uzmanlaşmalarına engel olunuyor. Bu engellemenin arkasında kadınları kamusal alandan uzaklaştırmak isteyen ve asıl görevlerinin ev içi bakım ve emek vermek olduğunu düşünen anlayış yatıyor. Kadınlar, çalışma hayatına girmelerinin önünde pek çok engel olduğu için çalışamıyor, çalışsalar dahi hayatlarını idame ettirebilecekleri gelire erişemiyorlar. Kocaları tarafından çalışmasına izin verilmediği ya da ev ve çocuk bakımını üstlenmek zorunda kaldıkları için yıllarca istihdama dâhil olamıyorlar. Evlendiğinde çalışmakta olan kadınlar çocuk sahibi olduktan sonra genellikle çalışmamaya başlıyorlar. Yeni doğan kreşlerinin bulunmaması, ücretsiz ve veya düşük ücretli ulaşılabilir kreşlerin eksikliği ve ayrıca baba da üstlenmediği için çocuk bakımı kadının üzerine kalıyor. Eğer ailedeki bir başka kadından destek alınamıyorsa, geriye tek çözüm bakıcı tutmak kalıyor. Kadınların erkeklere göre daha az ücret alıyor olması, çoğu zaman kadınların kazandıkları ücretin önemli bir miktarını bakıcıya vermeleri anlamına geliyor. Bu nedenle kadınlar çalışmayıp çocuklarına bakmayı tercih etmek zorunda kalıyorlar. Erkeklerin ise kariyerlerinde böyle bir tercih yapmalarının söz konusu dahi olmadığını görüyoruz. Yukarıda sayılan sebeplerden ötürü yıllarda çalışmamış ya da çalışmaya ara vermek zorunda kalmış kadınlar, kocalarına ekonomik olarak bağımlı hale geliyorlar. Ekonomik bağımlılık Mor Çatı’ya başvuran kadınlardan edindiğimiz bilgiler bize ekonomik bağımlılığın erkekler tarafından bir şiddet aracı olarak kullanıldığını gösteriyor. Kadınlara az para bırakmak, ihtiyaçlarına para ayırmamak, ev alışverişi için az para bırakıp ev ihtiyaçlarının tümünü karşılamasını istemek gibi ekonomik şiddet biçimlerine maruz bırakıyorlar. Kadınların ekonomik bağımlılık nedeniyle boşanma kararı alması çok zor oluyor. Yine de bu kararı alabildilerse de yeni bir hayat kurmalarını önleyen pek çok engel karşılarına çıkıyor. Kadınların belli bir yaşa geldikten sonra hem yaşlarından hem de deneyimsiz olmalarından ötürü iş bulması neredeyse imkânsız hale geliyor. Yıllarca ev içi emek vermiş, bazen aile işlerinde/şirketlerinde hiçbir ücret almaksızın çalışmış kadınlar. boşandıktan sonra ancak çok düşük ücretli, güvencesiz işler bulabiliyorlar. Şiddetin izleri Üstelik kadınlar çoğunlukla şiddetin izlerini taşıyan pek çok ruhsal ve bedensel hastalıktan ötürü yaşamlarına hiç şiddete maruz kalmamış gibi kaldıkları yerden devam edemiyorlar. Sürekli “sen gidemezsin, çalışamazsın, kendine bakamazsın, yeniden evlenemezsin” diye aşağılandıkları, küçümsendikleri, özgüvenleri zedelendiği veya toplumsal hayattan tecrit edildikleri için çalışabileceklerine, kendilerine bir hayat kurabileceklerine dair hiçbir inançları olmadığına tanıklık ediyoruz. Çalışma koşulları Ruhsal olarak depresyonun etkilerinden iş arayabilecek gücü bile zor bulurken, hiç çalışma deneyimi olmadığından birden beden gücü gerektiren yorucu işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Evlilikleri süresince kemik kırıklarına veya iç organlara zarar verecek türden darbelere, kesici veya sert cisimlerle bedende travmatik darbelere maruz kalan kadınların böyle ağır işlerde çalışması her zaman mümkün olmuyor. Çalışma saatleri ile uyumlu, ücretsiz ve erişilebilir kreşlerin yokluğu da kadınların çalışması önündeki en büyük engellerden biri. Medeni Kanun 175. madde Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesine göre “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”. Nafaka sadece kadınlara değil ekonomik gücü daha düşük olan erkeklere de bağlanabilir. Uygulamada genellikle nafaka alan tarafın kadın olmasının nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde aranmalıdır. Kadınların erkeklerle eşit eğitim ve istihdam olanaklarına ve eşit maaşa erişiminin olmaması onları ekonomik olarak dezavantajlı kılıyor. Bu sebeple nafaka hakkından genellikle kadınlar yararlanıyor. Fakat tarafların malî durumlarının değiştiği hâllerde nafaka miktarının artırılması veya azaltılmasına karar verilebiliyor. Buna ek olarak, kadının iş bulması, yoksulluk durumunun ortadan kalkması durumunda ya da yeniden evlenmesi ile nafaka kaldırılabiliyor. Nafaka kararı yetmiyoır Mor Çatı’yı arayan kadınların çoğu ya evden çıkma aşamasında ya da boşanma sürecinde destek arıyorlar. Kadınlar pek çok maddi zorluğa ve tehdide göğüs gererek boşanma davası açıyor ve haklarını talep ediyorlar. Fakat bu noktada uzun süren boşanma davaları kadınları şiddet uygulayandan sürekli kaçmak veya gizlenmek zorunda bırakıyor, düzenli ve istikrarlı bir hayat kurmalarını engelliyor. Mor Çatı’ya gelen başvuruların pek çoğunda boşanma sürecindeyken kocanın, kadının işverenini veya ev sahibini sürekli arayıp, tehdit ederek kadının evini ve işini kaybetmesine neden oluyor. Bu süreçte kadın sürekli yeniden bir düzen kurmak zorunda kalıyor, geçimini sağlamakta zorlanıyor. Çoğunlukla beş yıl süren davalar sonunda nafaka hakkını alarak boşanabilen kadınlar ise nafakalarını alamadıklarını beyan ediyorlar. Ayrılık sürecinde kadınlar, boşanma kararından vazgeçsin diye kadınların kendisini, çocuğunu veya yakınını öldürmekle tehdit eden resmi nikahlı kocalar, ya kadınların şiddete uğradıkları evliliğe ses çıkarmadan, itaat ederek devam etmelerini ya da boşanma aşamasında hiçbir şey talep etmemelerini istiyorlar. Yani pek çok şiddete maruz kalan kadın nafaka veya tazminat gibi haklarından vazgeçmeye zorlanıyor. Kadınlar da bir an önce canını kurtarmak için bu haklarından vazgeçmeyi göze alıyorlar. Bunun sonucunda çalışma imkanı olmayan kadınlar çocuklarıyla birlikte hiçbir maddi kaynak olmaksızın yaşamak zorunda kalıyorlar. Yoksulluk nafakası Nafaka miktarı, Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi uyarınca nafaka yükümlüsünün mali gücü oranında belirleniyor. Kadınların deneyimleri bize gösteriyor ki çoğunluğu yaklaşık aylık 300 TL yoksulluk nafakası alıyor. Nafaka miktarı standart olmayıp hakim tarafından belirlendiğinden kadınları yoksulluktan kurtaracak ya da çocukların bakımını karşılayacak nafakalar bağlanmıyor. Türkiye’de açlık sınırının 2,029 TL olduğu düşünüldüğünde kadınların çalışmak yerine ömür boyu nafaka almayı tercih ettiği ya da kadınların nafaka alabilmek için bir hafta evli kalıp boşandığı gibi argümanlar akıl dışı kalıyor. Tüm bu sebeplerin yanı sıra, Türkiye gibi boşanmanın kadınları, toplumsal baskıya daha açık hale getirdiği erkek egemen bir toplumda bir kadının boşanma kararı alması kolay değil. Kadınlar aile birliğinin devam ettirmek için maruz kaldıkları şiddete, her türlü geçimsizliğe ve mutsuzluğa rağmen evliliklerine devam ediyorlar. Nafakayı tahsilde zorluk Nafaka miktarlarının düşüklüğü veya nafakaların ödenmemesi de göz önüne alındığında bir kadının nafaka için evlenip boşandığını iddia etmek hiç gerçekçi değildir. Aksine boşanmış kadınlar kendilerini savunmasız ve güvencesiz hissediyor. 50 yaşında olan bir başvuran, ilk eşinden şiddet gördüğünü, eşi hapse girince boşanabildiğini ifade etti. Sonrasında “yalnız kadına laf ederler”, “ortada kalmayayım” diyerek ikinci evliliğini yaptığını söyleyen başvuran, önceki eşinden olan çocukları için iştirak nafakası alamadığını paylaştı. Nafaka bağlanmış pek çok kadının nafakasını tahsil etmekte zorluk yaşadığını gözlemliyoruz. Bu nedenle hem maddi yardım talep etmek hem de nafakalarını tahsil edebilmek için Mor Çatı’yı arayarak hukuki bilgi istiyorlar. Nafakayı ödememe şiddeti İcra bildirimi yapılacak adres olmaması gibi yollarla erkekler, nafaka ödemekten kaçıyor, nafakayı ödemeyerek, geciktirerek ya da kadını istemek/yalvarmak zorunda bırakarak şiddet uygulamaya devam ediyorlar. İki çocuğuna 400 TL iştirak nafakası bağlandığını paylaşan bir kadın, eski kocanın bu nafakayı yalvartarak ve geç verdiğini ayrıca çocukları almakla tehdit ettiğini paylaştı. 2016'da anlaşmalı boşandıklarını söyleyen bir başka kadın, eski kocasının “ev ve arabayı bana bırak, ben de nafaka vereyim” dediğini ama buna rağmen nafakayı ödemediğini söyledi.. Kadın da adam da ikinci evliliğini yaptı. Kadınlar anlatıyor Bir başka kadın ise kocasının kendisini aldattığını ve aldattığı kadınla yaşamaya başladığını, anlaşmalı boşandığını, bunun sonucunda da 6 yaşındaki çocuğunun velayetinin kendisine verildiğini ve çok nadir olarak görülen bir miktarda 1500 TL çocuğa, 500 TL de kendisine nafaka bağlandığını ifade etti. Ancak nafakanın ödenmesi ile ilgili tebligatın eski koca tarafından alınmaması nedeniyle icra takibini başlatamadığını da paylaştı. Kadın kirasını ödeyemediğinden ne yapabileceği ile ilgili bilgi almak için Mor Çatı’yı aradı. Tüm bu yaşananların kadın üzerindeki etkisi “hiçbir şey düşünemiyorum”, “özgüvenim de kalmadı” şeklinde ifade ediliyor. Ekonomik olarak sıkıntıda olduğu için arayan bir diğer kadın ise dört yıl önce boşandığını; evliliğinde şiddet gördüğünü ve canını kurtarmak için nafakadan vazgeçtiğini ifade etti. Bir kadın ise eski eşinin ve onun kardeşinin kendisine baskı uygulayarak ve fiziksel şiddette bulunarak ''boşanacaksın, tazminat almayacaksın'' dediğini ifade etti. Birkaç kere boynuna sarılarak boğmaya çalıştığını söyleyen kadın istemeyerek eşinden boşanmak zorunda kaldığını paylaştı. Şu anda diyabet hastası olduğundan çalışmakta zorlandığını söyleyen kadın, ayda 900 TL kendisine, 200 TL ise çocuğuna nafaka bağlandığını ama eski kocanın nafakayı sürekli aksattığını ve kadını sürekli ''nafaka vermeyeceğim'' diyerek tehdit ettiğini belirtti. Bir başka kadın ise kocasının dört kez evlendiğini kendisi dördüncü karısı oluyor, 3 yaşında kızları olduğunu ve boşanmak istediğini belirtti. Fakat kocası sigortasız çalıştığından kadına nafaka vermeyeceğini söylemiş. Bir başka kadının kocası ise “sana asla nafaka vermem, benden para alamazsın. Gerekirse işten çıkar sana nafaka vermem” ifadelerinde bulunmuş. Nafaka vermeme yöntemleri Nafaka miktarının nafaka yükümlüsünün mali gücü oranında belirleniyor olması nedeniyle eşi yoksul olan taraf boşanma sonrası yoksulluk nafakası alamıyor. Yani boşanırken iki tarafın da yoksul olması durumunda kadınlara nafaka bağlanamıyor. Düzenli gelire sahip, yeniden evlenmiş, mesleği olup çalışmamayı tercih eden ya da devlet tarafından yeterli miktarda sosyal yardım alan kişiler de zaten hali hazırda kanunlara göre nafaka alamıyor. Bir kadın, boşanma davası sonucunda kendisine 1500 TL nafaka bağlandığını, bunun sonucunda eski kocasının kendisini sigortasız göstererek, aynı işte çalıştığı halde çalışmadığını iddia ettiğini ve nafakanın kaldırılmasını talep ettiğini belirtti. Nafaka ödemekle yükümlü olan erkeklerin gelirlerini asgari ücretten göstermek, kayıt dışı çalışmak ve malvarlıklarını başkasının üzerine yapmak gibi yöntemler uygulayarak verilen nafaka miktarını en aza indirdikleri, nafaka ödemedikleri sıklıkla görülüyor. Nafakada enflasyona uyumlu artış Verilen nafaka miktarları ise kadınları yoksulluktan kurtaracak ya da çocukların bakımını karşılayacak düzeyde değil. Nafakasını düzenli alamayan kadınların hepsi icra takibi yoluna başvuramıyor; başvuranlar ise erkeğin ikametgahını değiştirmesi, tebligatı almaması gibi nedenlerle sonuç alamıyor. Ayrıca nafakanın kadın tarafından bir talepte bulunulmadan enflasyon oranında yükseltilmemesi de bir diğer sorun. Bizimle paylaşılan bütün bu bilgiler erkeklerin mağduriyet yaşamadıklarını, aksine son derece planlı ve kasıtlı bir şekilde kadınların haklarını gasp ettiğini gösteriyor. İştirak nafakası Son zamanlarda yapılan nafaka tartışmalarında iştirak nafakasının da kaldırılması gündeme geldi. İştirak nafakası, bir ebeveynin velayete sahip olan diğer ebeveyne yetişkin olmayan çocuklarının bakım masraflarını eşit bir şekilde üstlenebilmek için ödediği nafakadır. İştirak nafakasının kaldırılması bakım masraflarının velayete sahip olan ebeveynin, yani çoğunlukla kadınların üstüne yıkılması anlamına gelecektir. Bu durum erkeklerin çocuk bakımına ne maddi ne de manevi katkı sunmaması anlamına geliyor. Bir çocuğun bakım ve eğitim masraflarının ebeveynlerin ortak sorumluluğu olduğu düşünüldüğünde, iştirak nafakasının kaldırılması erkeklerin, evlilik içerisinde de pek çok şekilde olduğu gibi, çocuk yetiştirme sorumluluğunu reddetmesi ve çocuk ihmali anlamına geliyor. Mor Çatı'ya başvuran kadınlar Mor Çatı’ya başvuran bir kadın kocasının çocuğun velayetini almakta ısrar ettiğini, velayeti alsa dahi çocuğu yine de kendisine vereceği konusunda söz verdiğini paylaştı. Evlilik süresince eve ve çocuğun bakımına dair hiçbir sorumluluk almayan, eve para bırakmayan baba, çocuğun velayetini alarak iştirak nafakası yükümlülüğünü açıkça üstünden atmaya çalışmıştı. Bir başka kadın ise boşandığını, iki çocuğu için 800 TL nafaka aldığını ifade etti. Çocuklarının burs kazandığını ve babasının emekli maaşını aldığını söyleyen kadın, tüm bu gelirlere rağmen geçimlerini sağlayamadığı için iş bulma talebiyle Mor Çatı’yı aramıştı. Söylenildiği gibi nafaka miktarları kadınların geçimlerini sağlayacak miktarlarda değildir ve kadınların evde oturmasını teşvik etmekten çok uzaktadır. Bir kadın iki yıl önce ayrılmış ve 3 yaşındaki çocuğuyla birlikte ailesinin yanında gitmiş. Ailesi tarafından çok ciddi psikolojik şiddet gören kadın, çalışmak istediğini fakat ailesiyle yaşadığı için devletten kreş desteği alamadığını ifade etti. Anlaşmalı boşanma sonucunda ne kadına ne de çocuğa nafaka bağlanmış. Eski kocası ekonomik durumu iyi olmasına rağmen kendisini iflas etmiş ve sigortasız göstermişti. Ailenin psikolojik şiddetinden ötürü devlet sığınağına giden kadın, çocuk ağladığında kızıldığı ve dışarıya çıkmalarına izin verilmediği için 1 ay kalıp çıkmak zorunda kalmıştı. Öğrencisi babasından şiddet gören bir öğretmen ise çocuğun ve annenin şiddet gördüğünü, babanın çalışmadığını, kadının çalışarak eve dair sorumluluk aldığını dile getirdi. Daha sonra kadın boşanmak istediğinden avukat ihtiyacı nedeniyle Mor Çatı’ya başvurdu. Kadın kocasının çocukları alıp kaçırırım’ tehditleriyle kendisini boşanmaktan vazgeçirmeye çalıştığını söyledi. Kadının tek isteği ise boşanıp çocuklarını almak, çalışıp çocuklarına bakmaktı. Kocası tarafından evlendiklerinden bu yana aşağılanmaya ve baskıya maruz kalan bir başka kadın, kocasının sürekli internetteki başka kadın fotoğraflarını gösterip, karşılaştırma yaparak sen de kadın mısın, bir bunlara bak bir kendine bak’ gibi laflarla aşağılamasına maruz kalmıştı. Kadının ayrıl o zaman demesine karşılık ise “çocuklar büyür, ancak belki o zaman” diye cevap vermişti. Başvurucu kadın "Ben sana nafaka vermem" diyen kocanın çalışma konusunda da "çalışmak zorunda mıyım, enayi miyim ben" dediğini söyledi. Kendisine "ben seni öldürürüm ama senin yüzünden başıma bir şey gelmesin diye yapmıyorum" dediğini de aktardı. Ayrıca kocasının kaymakamlığa başvurduğunu; ekonomik destek alıp kendisinden ve çocuklardan sakladığını ve sadece kendisi harcadığını da söyledi. Tocası kaymakamlığa başvurusunu her 45 günde bir yenilemiş. Kadın ise bu bilgiyi yolda karşılaştığı mahallenin muhtarından edinmiş. Bu paylaşım bize kocanın bilinçli ve kasıtlı bir şekilde aile birliğinin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmediğini ve bütün davranışları kontrollü bir şeklinde gerçekleştirdiğini gösteriyor. Ekonomik şiddete maruz kalan bir diğer kadın ise evlendikten sonra kocasının kadın adına kredi çektiğini, kadını işten çıkarak tazminat almaya zorladığını ifade etti. Kocası kadının getirdiği parayı da beğenmeyip onu kapı dışarı etmiş, sonrasında ise “anlaşmalı boşanalım ama nafaka isteme benim istediğim protokol olsun” teklifinde bulunmuştu. Bir başka kadın babası tarafından zorla evlendirildi, evliliğin ikinci haftasında şiddete maruz kaldı. Hortum, sopa ve kemer gibi cisimlerle şiddet uygulayan koca, doğumun 40. gününde de tekrar şiddet uygulayınca kadın çareyi ailesine gitmekte buldu. Fakat ailesi tarafından geri gönderilen kadın, ilişkiden çıkamasın diye koca tarafından tecavüz edilerek yeniden hamile bırakıldı. Kemiklerinde kırıklara neden olan fiziksel şiddet sonucunda kadın şikayetçi oldu. 6284 Sayılı Kanun kapsamında üç ay uzaklaştırma verilen koca bu süre bitince geri geldi. Döndükten iki ay sonra evden gitti ve ayrı yaşamaya başladılar. Koca, nafaka bağlanmış olmasına rağmen ödemediği gibi kadının yakınında oturup, çocukların ve karısını aşağılamaya, şiddet uygulamaya devam ediyor. Üstelik bu adam kazandığı parayla aldığı mal varlığını kardeşinin üstüne, iş yerini de bir tanıdığının üstüne yaptı. Bir başka kadın, bir sene önce evlendiğini, şiddete maruz kaldığı için boşandığını ifade etti. Kadın boşanmak istediğini söylediğinde kocası tarafından darp edildi. Koca, darp suçundan ötürü şikayet etmesin diye kadına tazminat vermeyi ve anlaşmalı boşanmayı kabul etti. Çocukları olmadığını söyleyen kadın hakkı olmasına rağmen nafaka talep etmediğini, eski kocasıyla hiçbir bağı kalsın istemediğini dile getirdi. Çarpılıtılmış bilgiler Nafakanın kaldırılmasını talep edenler toplumsal cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 131. sırada olan Türkiye’yi, hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem refah seviyesi çok daha yüksek olan ülkelerle karşılaştırarak Türkiye’deki kadınların o ülkelerdeki kadınlardan daha katmerli eşitsizliğe muhatap oldukları gerçeğini göz ardı ediyorlar. Aynı zamanda mevcut nafaka uygulamaları ile ilgili çarpıtılmış ve gerçek olmayan bilgiler vererek yanlış algı yaratmaya çalışıyorlar. Nafakanın kaldırılması talebi aslında kadınları daha da yoksullaştırma talebidir. Hali hazırda ekonomik sebeplerle zaten boşanmakta güçlük çeken kadınların boşanma talebini tümden ortadan kaldırmayı hedefler. Tartışmaların odağında olan bir başka konunun ise nafakada kusur aranması olduğunu görüyoruz. Mevcut durumda nafaka alacak tarafın kusurunun diğer taraftan daha fazla olmaması şartı aranmaktadır. Yapılmak istenen değişiklik ile eşit kusur bulunması halinde nafaka verilmemesi ve süre ve miktar belirlenmesinde kusurun göz önüne alınması hedefleniyor. Kusurun belirlenmesi hakimin takdirinde olduğundan böyle bir değişiklik yapılması halinde cinsiyetçi önyargılar ile karar verilmesi muhtemel olacak. Kadın cinayetleri davalarında kadınların ev işlerini yapmamalarının ceza indirimine neden olan haksız tahrik kapsamında değerlendirildiğini görüyoruz. Ev işi ve çocuk bakımını kadınların işi olarak gören bu cinsiyetçi anlayışın kusur değerlendirilmesinin kadınlardan yana olacağına dair haklı kuşkular duyuyoruz. Her mahkemeden farklı sonuçlar çıkması ve nafaka hak eden taraf için mağduriyet yaratılması olası gözüküyor. Çözüm için İçinde yaşadığımız toplumsal koşulları şekillendiren kadın erkek eşitsizliği kadınları pek çok açıdan güçsüzleştiriyor. Nafaka konusunda yapılması gereken; toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önleyen ve telafi eden çalışmalar yapmaktır. Devlet politikalarının kadınların istihdama katılımı, sosyal desteklere erişimi, eğitimden eşit bir şekilde yararlanmaları, kreşlerin yaygınlaştırılması ve iş saatleriyle uyumlu hale getirilmesi yönünde düzenlenmesi sorunun esas kaynağını gören çözümler olacaktır. Bunun yanı sıra kadınların nafaka konusunda karşılaştıkları sorunlar üzerine çalışmalar yapılmalı ve mağduriyetleri telafi edilmelidir. Nafaka süresi ve kusur konusunda mevcut yasa değiştirilmemelidir. Hukuki süreçler sonunda nafaka yükümlülüğünün yerine getirilmesine ilişkin güçlükler tespit edilmeli ve buna ilişkin çözümler üretilmelidir. Nafaka alamayan kadınların mağduriyetlerini giderici ara formüller bulunmalı, kadınların ve çocukların yoksulluğa düşmelerinin önü kesilmelidir. HK Boşanma davasını kadın veya erkeğin açması, hukuksal açıdan bir hak kaybına neden olmamaktadır. Boşanma davasını kadın açarsa nafaka alabilir mi sorusunun yanıtını bu açıdan değerlendirmemiz gerekir. Bir boşanma davasında nafakanın çeşitli türleri vardır. Bunlardan en önemlileri çocuklar için ödenmesi gereken nafaka olan iştirak nafakası ile boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek tarafa ödenen yoksulluk nafakasıdır. Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi? Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi?Kadın Boşanma Davası Açarsa Ne Kadar Sürer?Boşanma DavalarıBoşanma Davalarında Kadınların Hakları Nelerdir ?Kadın boşanma davası açarsa erkek kabul etmezse ne olur? Bir boşanma davasında davayı kadın da açsa, erkek de açsa, boşanma ile birlikte maddi açıdan yoksulluğa düşecek olan tarafa, diğer tarafın yoksulluk nafakası ödemesi gerekmektedir. Yoksulluk nafakası her ay ödenebileceği gibi bir seferlik de ödenebilmektedir. İştirak nafakası ise çocukların bakımı ve eğitimi için, bir tarafın çocukların velayetini alan taraf ödediği nafakadır. Bu nafakanın ödenmesi için de davayı kimin açtığı konusu önemsizdir. Nafaka konusundan bağımsız olarak, bir boşanma davasını hangi taraf açmalıdır sorusunun yanıtı ise kusurluluk niteliği ile değerlendirilir. Buna göre; boşanma davasını kusurlu olan tarafın açması doğru değildir. Örneğin zina, akıl hastalığı, haysiyetsiz bir hayat sürme gibi özel nedenlerle açılan boşanma davalarında, davayı açan kişinin kusurlu taraf olduğu tespit edilirse dava reddedilmektedir. Bu yüzden boşanma davalarının özen nedenlerle açıldığı durumlarda, boşanma davasını kusursuz olan taraf açmalıdır. Bir nafaka davası açıldığında da iki tarafın ekonomik durumlarına ve hayat kalitelerine bakılmaktadır. Mahkeme, tarafların ekonomik durumlarına ve maddi gelirlerine göre nafaka konusunda bir karara varmaktadır. Kadın Boşanma Davası Açarsa Ne Kadar Sürer? Kadın Boşanma Davası Açarsa Ne Kadar Sürer sorusunun cevabında, erkeğin dava açması ile aynı durum olduğunu ve süre olarak herhangi bir şeyin değişmeyeceğini belirtebiliriz. Bu süre çekişmeli boşanma davaları için 300 gün, anlaşmalı boşanma davaları içinse 40 gündür Boşanma Davaları Boşanma davaları pek çok farklı sebeple açılabilen davalardır. Bir boşanma davasını bir taraf diğer tarafa karşı açabileceği gibi iki taraf birlikte anlaşarak da boşanma davası açabilirler. Türk Medeni Kanununa göre boşanma davaları iki farklı grupta incelenmektedir. Bunlardan ilki anlaşmalı boşanma davaları, diğeri ise çekişmeli boşanma davalarıdır. Anlaşmalı boşanma davaları, tarafların velayet, nafaka, tazminat vb. konularda uzlaşmaya varmaları ve boşanma protokolü hazırlayıp imzalamaları ile açılan davalardır. Anlaşmalı boşanma davaları, tarafların her konuda uzlaşma sağladıkları için kısa sürede sonuçlanan davalardır. Çekişmeli boşanma davaları ise bir tarafın boşanmak istediği, diğer tarafın istemediği veya tarafların boşanmanın şartları ve sonuçları konusunda anlaşmaya varamadıkları davalardır. Bu davalarda taraflar nafaka, velayet ve tazminat konularında anlaşamadıkları için boşanma süreci daha uzun sürmektedir. Boşanma davalarında mahkeme süreci boşanma nedenlerine göre de değişmektedir. Türk Medeni Kanununa göre iki tür boşanma nedeni bulunmaktadır. Bunlar genel boşanma nedenleri ile özel boşanma nedenleridir. Özel boşanma nedenleri, zina, onur kırıcı davranış, hayata kast, suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme ve akıl hastalığıdır. Çekişmeli boşanma davalarında boşanma nedeni özel nedenlere dayanıyorsa davayı açan tarafın bu hususları kanıtlaması gerekmektedir. Dolayısıyla dava süreci de buna bağlı olarak uzayabilmektedir. Alanında uzman bir avukat ile iş birliği yapmak için Mersin Nafaka Avukatımızla iletişime geçebilirsiniz. Boşanma Davalarında Kadınların Hakları Nelerdir ? Boşanma aşamalarında her iki taraf da eşittir ve her iki tarafın hakları hukuki olarak korunur. Boşanma davalarında kadınların hakları nelerdir sorusunun yanıtı da tarafların eşitliği ilkesi ile yanıtlanabilir. Buna göre; bir boşanma davasında kusurlu ve kusursuz olan taraf vardır. Bu husus ise tarafların cinsiyetine göre belirlenmez, tarafların kusurlu olup olmadıklarına göre belirlenir. Boşanma davalarında nafaka konusu kadınların hakkı olarak görülse de, bu konu da cinsiyete göre değil tarafların ekonomik durumlarına, gelirlerine ve yaşam kalitelerine göre değerlendirilen bir konudur. Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi ? Bir boşanma davasında boşanma nedeniyle yoksul duruma düşecek olan tarafa yoksulluk nafakası ödenir. Ancak bu kararla ilgili ayrıntılara, nafakanın miktarına çeşitli incelemeler sonrasında ancak mahkeme karar verebilir. Eğer tarafların 18 yaşından küçük çocukları varsa, çocukların velayetini alan tarafa, diğer eş tarafından iştirak nafakası ödenir. İştirak nafakası çocukların bakımı ve eğitimi için ödenmesi zorunlu olan aylık bir ücrettir. Bu ücret ise iştirak nafakasını ödeyecek kişinin gelirine göre mahkeme tarafından belirlenmektedir. Kadın boşanma davası açarsa erkek kabul etmezse ne olur? Kadın boşanma davası açarsa erkek kabul etmezse sorusu boşanma davalarında cevabı merak edilen sorular arasında yer almaktadır. Nafakada olduğu gibi aynı şekilde bu soru için de cevap geçerlidir. Davayı kimin açtığına bağlı olmaksızın, taraflardan birinin açtığı boşanma davasını diğer taraf kabul etmediği takdirde boşanma davası çekişmeli boşanma davası olarak değerlendirilir. Altuntaş Avukatlık Bürosu, Mersin boşanma avukatları ile sizlere hizmet vermektedir. Sıkça Sorulan Sorular Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi ? Bir boşanma davasında davayı kadın da açsa, erkek de açsa, boşanma ile birlikte maddi açıdan yoksulluğa düşecek olan tarafa, diğer tarafın yoksulluk nafakası ödemesi gerekmektedir. Boşanma Davalarında Kadınların Hakları Nelerdir ? Boşanma aşamalarında her iki taraf da eşittir ve her iki tarafın hakları hukuki olarak korunur. Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer ? Anlaşmalı boşanma davaları, tarafların her konuda uzlaşma sağladıkları için kısa sürede sonuçlanan davalardır. Ancak gelişen ve değişen dünya yapısıyla ve anayasal hak olan eşitlik ilkesi gereği kadınlar da erkekler kadar toplumun her alanında söz sahibidir. Türk Medeni Kanunu da bu bağlamda düzenlenmiştir. Sözgelimi kanunumuzda nafakaya ilişkin hükümlerde cinsiyet belirtmeksizin nafaka istenebileceğini Medeni Kanunu 175. maddesinde belirtildiği üzere boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan kimse boşanmaya diğer eşe göre daha ağır kusuru sebebiyle yol açmadı ise ekonomik durumlar göz önünde bulundurularak süresiz olarak bir nafaka talep edebilecektir. Çekişmeli boşanma davalarında ise mahkeme süresince tarafların hak kaybına uğramamaları adına mahkemede tedbir nafakası talep boşanma davasında tedbir nafakasıyla başlayabilen ve boşanma sonrasında süresiz şekilde devam eden yoksulluk nafakasına mahkemece karar verilecektir. Mahkeme yoksulluk nafakasına kadın veya erkek olarak karar vermeyecektir. Yoksulluk nafakası talep eden kişinin boşanmadaki kusur derecesine ve nafaka talep eden kişinin boşanma sonrası ekonomik durumunda gerileme meydana gelecek olması gerekmektedir. Yoksulluktan kasıt ekonomik durumda meydana gelecek durumlarda erkek nafaka alabilir?Kadınların da erkekler kadar ekonomik hayatta söz sahibi olduğu bu dönemlerde boşanma ile birlikte eğer erkek ekonomik olarak bir gerileme içerisinde ise ve boşanmada ağır kusurlu olan taraf değilse erkeğe de nafaka bağlanmasına hükmedilebilir. Erkeğin talep edebileceği nafaka bakımından da bir kısıtlama yoktur. Elde edilen gelirler, ihtiyaç durumları ve hakkaniyet gereği yoksullaşma oranına göre bir nafakaya nafaka bağlanması için nafaka talep eden eşin boşanmada daha az kusurlu olan taraf olması lazım. Yani sözgelimi eğer erkek, boşanmaya sebebiyet verme açısından eşinden daha çok kusurlu ise kendisine nafaka bağlanması söz konusu olamayacaktır. Eğer ortada kanunda belirtilen özel haller var ise zina, şiddet, terk vs. kesinlikle nafaka bağlanmayacaktır. Toplumca bilinen adıyla şiddetli geçimsizlik hallerinde ise her olayda mahkeme durumun şartlarını göz önünde bulundurarak daha kusurlu olan tarafı boşanma sonrası dönem için yoksulluk nafakası talep edebileceği gibi boşanma süresince de çekişmeli yargı görülürken tedbir nafakası talebinde durum iyileşirse nafaka kaldırılabilir mi?Kendisine nafaka bağlanan eş ile ilgili belirtilmesi gereken bir diğer durum ise nafaka bağlandıktan sonraki durumdur. Nafaka bağlanan eşin ilerleyen süreçte ekonomik durumdaki iyileşme ile birlikte nafaka veren taraf nafakanın azaltılmasını veya tamamen kaldırılmasını talep talebi ne zaman yapılmalı?Boşanmalarına karar verilen eşler bakımından nafaka talebi boşanmayla birlikte 1 yıl içerisinde gerçekleşmelidir. Aksi halde bir yıllık sürenin geçmesi ile taraflar artık nafaka talep edemeyeceklerdir. Bununla birlikte anlaşmalı boşanma davalarında da tarafların nafaka talep etmemeleri üzerine verilen mutabakat gereği sonrasında nafaka talebi da belirttiğim üzere anayasal haklardan eşitlik ilkesi gereği kanunlarımız kadın-erkek ayrımı yapmamış ve toplumsal hayatı düzenlediği bu düzenlemelerde herkesin eşitçe yararlanabileceği bir düzen üstüne kurulmuştur. Delil Hukuk BürosuEhlibeyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cd. No112 D30, Cevat Muratal İş Merkezi, Balgat,Çankaya/AnkaraZinaaldatma sebebiyle boÅŸanma davası, Türk Medeni Kanunumuzda tanımlanmış olan özel boÅŸanma sebeplerinden biridir. Bu baÅŸlık altında boÅŸanma sebeplerinden yalnızca "Zinaaldatma sebebiyle boÅŸanma davası" incelenmekte olup, boÅŸanma davaları hakkında daha genel bilgi sahibi olmak için buraya tıklayınız BoÅŸanma Davası ve Ferileri Nafaka, Tazminat ve Velayet HususlarıMakale İçindekilerAldatma - Zina Nedeniyle BoÅŸanma ZinaAldatma Sebebiyle BoÅŸanmanın Åžartları ZinaAldatma Sebebiyle BoÅŸanma Davasında Süre ZinaAldatma Nasıl İspat Edilir, Deliller ve İnceleme Usulü ZinaAldatma Halinde Maddi ve Manevi Tazminat Aldatılan Kadın veya ErkeÄŸin Nafaka Hakkı ZinaAldatma Nedeniyle BoÅŸanma Davalarına İliÅŸkin Yargıtay Kararları ZİNAALDATMA NEDENİYLE BOÅžANMAKanun koyucu tarafından eÅŸlerin sadakat yükümlülüğü düzenlenmiÅŸtir. Buna göre eÅŸler evlilik birliÄŸi içerisinde birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğüne uymak zorundadırlar. Zina nedeniyle boÅŸanma özel bir boÅŸanma sebebidir ve kanunda açıkça düzenlenmiÅŸtir. EÅŸlerden biri zina ederse, diÄŸer eÅŸ boÅŸanma davası aç birinin davranışının zina sayılabilmesi için kendi isteÄŸiyle karşı cinsinden biriyle cinsel iliÅŸkiye girmiÅŸ olması gerekir. EÅŸin hemcinsiyle cinsel iliÅŸkiye girmesi, yerleÅŸik Yargıtay içtihatlarına göre zina sayılmamakta olup, haysiyetsiz yaÅŸam sürme özel sebebine dayanılarak boÅŸanma davası açılması gerekmektedir. EÅŸlerden birinin bir baÅŸkasıyla öpüşmesi, flörtleÅŸmesi, yakın iliÅŸkide bulunması da zina olarak deÄŸerlendirilmemektedir. Bu konuda cinsel iliÅŸkiye girmiÅŸ olması zina sebebiyle dava açılabilmesi için ÅŸarttır. ZinaAldatma Sebebiyle BoÅŸanma Davası Açmanın Åžartları Zina sebebiyle boÅŸanma davası açılabilmesi için üç ÅŸart aranmaktadır Evlilik İliÅŸkisinin Bulunması EÅŸlerden birinin zinasından söz edebilmek için aralarında bir evlilik iliÅŸkisinin olması koÅŸulu aranır. Bu iliÅŸkinin geçerli veya butlanla sakatlanmış bir evlilikten doÄŸmuÅŸ olması herhangi bir önem taşımamaktadır. EÅŸlerden birinin evlilikten birliÄŸi kurulmadan önce veya evlilik birliÄŸinin bitmesinden sonra herhangi biriyle cinsel iliÅŸkide bulunması zina sayılmayacaktır. Ancak; eÅŸler, evlilik birliÄŸi devam ettiÄŸi sürece ayrılık kararı verilmiÅŸ olsa yahut gaiplik gibi eÅŸlerin birlikte yaÅŸamadığı dönemler dahi olsa eÅŸlerden birinin baÅŸka biriyle cinsel iliÅŸkide bulunması zina olarak deÄŸerlendirilecektir. Evlilik fiilen son bulmadığı sürece eÅŸlerin evlilik birliÄŸinden doÄŸan sadakat yükümlülükleri devam edecektir. BaÅŸkasıyla Cinsel İliÅŸkide Bulunma Zinanın söz konusu olabilmesi için, eÅŸlerden birinin karşı cinsten bir baÅŸkasıyla cinsel iliÅŸkide bulunmuÅŸ olması yani cinsel iliÅŸkinin fiilen gerçekleÅŸmiÅŸ olması ÅŸartı aranır. ÖrneÄŸin; flört etme, cinsel iliÅŸki giriÅŸiminde bulunma, öpüşme, yakın bedeni temaslar, sarılma gibi davranışlar zina sayılmazlar. Bununla birlikte kadının kocası dışında birinden yapay döllenme yolu ile hamile kalması da zina olarak deÄŸerlendirmez. Zinanın ÅŸartı cinsel birleÅŸmede bulunmaktır. Dolayısıyla henüz eÅŸ ile üçüncü kiÅŸi arasında cinsel birleÅŸme saÄŸlanmamışsa, örneÄŸin cinsel birleÅŸme saÄŸlanmadan yalnızca fiziksel veya duygusal yakınlık kurulmuÅŸsa, zina sebebiyle boÅŸanma davası açılması ispat kuralları gereÄŸi tavsiye edilmemektedir. Bu halde eÅŸin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmış olduÄŸundan bahisle genel boÅŸanma sebebi olan ÅŸiddetli geçimsizlik nedeniyle boÅŸanma sebebine dayanılması stratejik olarak daha mantıklı bir hamle olacaktır. Zina fiilini gerçekleÅŸtiren eÅŸin, eÅŸinden baÅŸka birisiyle bir tek defa dahi cinsel iliÅŸkide bulunması zina olarak deÄŸerlendirilmektedir, fiilin tekrarlanması da ÅŸart deÄŸildir. EÅŸlerden birinin zinasından bahsedebilmek için eÅŸin karşı cinsten biriyle birlikte olması ÅŸartı da aranmaktadır. Hemcinsiyle cinsel iliÅŸki yaÅŸayan eÅŸ zina yapmış sayılmamaktadır. EÅŸin bir hayvanla cinsel birleÅŸmede bulunması da zina sayılmamaktadır. Bu kapsamdaki boÅŸanma davaları haysiyetsiz yaÅŸam sürme veya evlilik birliÄŸinin temelden sarsılması sebebine dayanmalıdır. Zina Edenin Kusurlu Olması EÅŸlerden birinin zinasının boÅŸanma sebebi oluÅŸturabilmesi için, eÅŸin bilerek ve isteyerek cinsel iliÅŸkiye girmiÅŸ olması ÅŸartı aranmaktadır. Yani cinsel iliÅŸkiye giren eÅŸ bu cinsel iliÅŸkiye girmekte kusurlu olmalıdır. Yani zor kullanılarak veya bayıltılarak yani tecavüze uÄŸrayarak cinsel iliÅŸkiye girmek zorunda bırakılmış eÅŸ kusurlu sayılamaz. ZinaAldatma Sebebiyle BoÅŸanma Davasında Süre Davaya hakkı olan eÅŸin boÅŸanma sebebini öğrenmesinden baÅŸlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beÅŸ yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. Yani zinada dava hakkı iki halde düşmüş sayılacaktır 1 Zina Yapan EÅŸin Affedilmesi TMK’ya göre affeden eÅŸin dava hakkı yoktur. Yani dava hakkı olan eÅŸ, zina yapmış olan eÅŸini affetmiÅŸ ise dava hakkı ortadan kalkacaktır. Af, açık veya örtülü olarak gerçekleÅŸmiÅŸ olabilir ancak ÅŸartı affeden eÅŸin hür iradesiyle bu kararı vermiÅŸ olmasıdır. Yani zina yapan eÅŸ, eÅŸini tehdit ederek veya kandırarakaldatarak kendisini affettirmiÅŸse hür irade ürünü olmayacağı için affolunmuÅŸ sayılmaz. 2 Sürelerin GeçmiÅŸ Olması Zina sebebiyle boÅŸanma davası açma hakkı olan eÅŸin, zinayı öğrenmesinden itibaren altı ay ve herhalde beÅŸ yıl geçmekle bu dava hakkı düşer. Bu süre hak düşürücü süre olarak düzenlenmiÅŸtir ve hakim tarafından resen dikkate alınacaktır. Zinanın eyleminin bir defaya mahsus olmaması ve süreklilik arz etmesi halinde; süre gelen eylemlerde, son eylemin bittiÄŸi tarihten itibaren süre Nasıl İspat Edilir?Zina özel sebebine dayanarak boÅŸanma davası açılabilmesi için cinsel iliÅŸkinin varlığının net bir ÅŸekilde ispat edilmesi gerekir. Zina her türlü delille ispat edilebilecektir. Zinanın ispatı için suçüstü halin varlığı ÅŸartı aranmamaktadır. Bir eÅŸin zina yaptığına dair bir takım kuvvetli ve inandırıcı ipuçları varsa, hakim bunları takdir ederek davalının zina ettiÄŸine kanaat getirebilir. Ör eÅŸlerden birinin yakın akrabası olmayan karşı cinsinden biriyle zorunda olmaksızın otelde aynı odada kalmasını zina fiilinin gerçekleÅŸmesi olarak deÄŸerlendirilmektedir. Yahut eÅŸlerden birinin yakın akrabası olmayan karşı cinsten biriyle evde geceyi yalnız olarak geçirmesi zina fiilinin gerçekleÅŸtiÄŸini ispat etmektedir. Yahut kocanın evlilik birliÄŸi içerisinde baÅŸka bir kadından çocuÄŸunun bulunması zinanın gerçekleÅŸtiÄŸini ispat etmektedir. Zina, mutlak bir boÅŸanma sebebidir. Hakim zina fiilinin gerçekleÅŸtiÄŸi kanaatine varıyorsa ortak hayatın diÄŸer eÅŸ için çekilmez olup olmadığını araÅŸtırmaksızın boÅŸanmaya karar vermelidir. ZinaAldatma Halinde Tazminat İstenebilir Mi?Zina sebebine dayalı boÅŸanma davasında, aldatılan eÅŸ zinayı kanıtladığı halde kiÅŸilik hakları saldırıya uÄŸramış kabul edileceÄŸinden hakkında manevi tazminata hükmolunacaktır. Bu halde tazminat kadın yararına hükmedilebileceÄŸi gibi erkek yararına da hükmedilebilir. Önemli olan, zina fiilini iÅŸleyerek boÅŸanmaya sebep olan eÅŸin tam kusurlu olmasıdır. BoÅŸanma davalarında maddi ve manevi tazminata iliÅŸkin daha detaylı bilgi için tıklayınız BoÅŸanmada Maddi ve Manevi Tazminat Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/3070 K. sayılı tarihli kararı “Davalı kadın tanıklarının beyanları kadından duyuma dayalı, soyut, zamanı belli olmayan ve sebep ve saiki açıklanmayan inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olup, erkeÄŸin kusuru kanıtlanmamıştır. Bu itibarla, boÅŸanmaya sebebiyet veren ve gerçekleÅŸen olaylarda eÅŸine sadakatsiz davranarak onu aldatan kadının tam kusurlu olduÄŸunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, tarafların eÅŸit kusurlu kabul edilmesi yerinde görülmemiÅŸ ve bozmayı gerektirmiÅŸtir. 3-GerçekleÅŸen bu durum karşısında, boÅŸanmaya sebep olan olaylar yüzünden kiÅŸilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz davacı erkek yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesi gereÄŸince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken erkeÄŸin tazminat taleplerinin reddi yerinde görülmemiÅŸ ve kararın bozulmasını Aldatan Kadın ya da Erkek Nafaka Alabilir Mi?Zinaaldatma nedeniyle boÅŸanma davası görülürken; hakim tarafından hükmedilecek olan tedbir nafakasına iliÅŸkin olarak kusur saptaması yapılmayacağı için aldatan eÅŸ de tedbir nafakasına hak kazanabilecektir. Ancak yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için kusur ÅŸartı da arandığından dolayı, hakim tarafından eÅŸlerin kusurlarına iliÅŸikin belirleme yapıldıktan sonra karar verilebilecektir. EÄŸer zina yapan kadın/erkek eÅŸ tam kusurlu bulunursa, kusuru daha ağır olan taraf lehine nafakaya hükmolunamayacağı için zina yapan kadın/erkek nafakaya hak kazanamaz. Tabii burada yoksulluk nafakasının bir diÄŸer ÅŸartı olan boÅŸanma sebebiyle yoksulluÄŸa düşecek olma ÅŸartının da aranacağını belirtmemiz 2. Hukuk Dairesi 2020/3070 K. sayılı tarihli kararı “BoÅŸanma yüzünden yoksulluÄŸa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koÅŸuluyla geçimi için diÄŸer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir TMK m. 175/1. Davalı kadın boÅŸanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olup, kadın yararına yoksulluk nafakasının koÅŸulları oluÅŸmamıştır. Bu nedenle, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken, yazılı ÅŸekilde kabulü doÄŸru olmayıp bozmayı ZinaAldatma Nedeniyle BoÅŸanma Davalarına İliÅŸkin Yargıtay KararlarıYargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/6056 K. numaralı tarihli kararı "İçtihat Metni" MAHKEMESİ Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ Karşılıklı BoÅŸanma - Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tedbir nafakası, tazminatlar ve ziynet alacağının kabulü yönünden; davalı-karşı davacı kadın tarafından ise zina nedeniyle boÅŸanma kararı verilmemesi, nafakanın ve tazminatların miktarı ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü 1- Tarafların boÅŸanma davasına iliÅŸkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; a- Zina TMK m. 161 hukuksal sebebine dayanan boÅŸanma davalarında yasada öngörülen altı aylık hak düşürücü süre, süre gelen eylemlerde, son eylemin bittiÄŸi tarihten itibaren baÅŸlar. Davalı-karşı davacı kadın, her ne kadar erkeÄŸin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışını 2012 yılının Haziran ayında öğrenmiÅŸ olsa da davacı-karşı davalı erkeÄŸin bir baÅŸka kadınla birlikte yaÅŸamasının devamlılık arz ettiÄŸi ve bu birliktelikten 2014 doÄŸumlu çocuÄŸu olduÄŸu, tanık beyanları ve davalının nüfus kaydı içeriÄŸinden anlaşılmaktadır. Bu durumda, zina için öngörülen altı aylık sürenin son eylem tarihinden baÅŸlayacağı düşünülmeden, olayın tek eylem gibi deÄŸerlendirilip, zina TMK m. 161 hukuki sebebine dayanan boÅŸanma davasının kabulü koÅŸulları oluÅŸmuÅŸ olmasına raÄŸmen, hak düşürücü sürenin 2012 yılından itibaren baÅŸlayacağının kabulü ve bu nedenle davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi doÄŸru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiÅŸtir, b-Tarafların gerçekleÅŸen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliÄŸine, günün ekonomik koÅŸullarına göre davalı-karşı davacı kadın yararına hükmolunan tedbir nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı ÅŸekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiÅŸtir. c-Kadının karşı davasında boÅŸanma davasının kabulüne karar verildiÄŸine göre, kendisini vekille temsil ettiren davalı-karşı davacı kadın yararına bu davanın kabulü sebebiyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereÄŸince maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken hükmedilmemesi doÄŸru olmamış, bozmayı gerektirmiÅŸtir. 2-Ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteÄŸinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiÅŸtir. SONUÇ Temyiz edilen hükmün yukarıda 1/a, 1/b ve 1/c bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, bozma sebebine göre tarafların tazminatlara iliÅŸkin temyiz itirazlarının ÅŸimdilik incelenmesine yer olmadığına, aÅŸağıda yazılı harcın temyiz eden Özel'e yükletilmesine, peÅŸin alınan harcın mahsubuna ve TL. temyiz baÅŸvuru harcı peÅŸin alındığından baÅŸkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peÅŸin harcının istek halinde yatıran Filiz'e geri verilmesine, iÅŸbu kararın tebliÄŸinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliÄŸiyle karar verildi. Per. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2709 E. 2020/987 K. sayılı tarihli kararı "İçtihat Metni" MAHKEMESİ Aile Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki "karşılıklı boÅŸanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Edirne 1. Aile Mahkemesince verilen her iki davanın kabulüne iliÅŸkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuÅŸ, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiÅŸtir. 2. Direnme kararı davacı-birleÅŸen davalı vekili tarafından temyiz edilmiÅŸtir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereÄŸi görüşüldü I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı-BirleÅŸen Davalı İstemi 4. Davacı-birleÅŸen davalı vekili tarihli dava dilekçesinde; tarafların 2001 yılında evlendiÄŸini, ortak bir çocuklarının olduÄŸunu, karşı tarafın evlilik boyunca müvekkilini psikolojik baskı altında tuttuÄŸunu, eÅŸinin çalışmasına ailesiyle irtibat kurmasına arkadaÅŸları ve komÅŸularıyla görüşmesine dışarı çıkmasına veya alışveriÅŸ yapmasına izin vermediÄŸini, dışarı çıkmasından sonra ise “kiminle birlikte oldun, kimin altından geliyorsun” gibi beyanlarla suçlandığını, yeÄŸeni ile zina yaptığını ileri sürdüğünü, hakaret ve küfürler ettiÄŸini, fiziksel ÅŸiddet uyguladığını, son tartışmada müvekkiline satır ile saldırdığını ileri sürerek tarafların boÅŸanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 300,00TL tedbir-iÅŸtirak ve müvekkili yararına 300,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 25,000,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiÅŸtir. Davalı-BirleÅŸen Davacı İstemi 5. Davalı-birleÅŸen davacı asıl davaya verdiÄŸi tarihli cevap dilekçesinde; boÅŸanmayı gerektirecek bir durumun bulunmadığını, tarafların hâlen bir arada yaÅŸamaya devam ettiklerini, emekli diÅŸ hekimi olduÄŸunu, asla ÅŸiddet yanlısı olmadığını, haksız ÅŸekilde aleyhinde tedbir kararı verildiÄŸini, ekonomik sıkıntılar yaÅŸadığını, kalp rahatsızlığı olduÄŸunu, tüm bunlara raÄŸmen eÅŸi ve çocuÄŸunun maddi-manevi tüm ihtiyaçlarını karşıladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini, tarihli birleÅŸen dava dilekçesinde ise; asıl davanın açılmasından itibaren tarafların bir arada yaÅŸamaya devam ettiklerini, günü komÅŸularının “kadın eÅŸin ortak eve sürekli aynı erkeÄŸi aldığı, hatta ÅŸu anda da üçüncü ÅŸahsın evde olduÄŸu” ÅŸeklindeki bilgilendirmesi ile müvekkilinin eve gittiÄŸini, evde tanımadığı bir erkeÄŸi tuvalette saklanmış hâlde gördüğünü, üçüncü ÅŸahsın müvekkiline yumruk atarak evden kaçtığını belirterek, tarafların boÅŸanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, çocuk yararına 300,00TL tedbir-iÅŸtirak nafakası ile müvekkili yararına maddi ve manevi tazminat ödenmesine, ayrıca dosyanın kadın eÅŸin açmış olduÄŸu aynı mahkemenin 2013/147 E. sayılı boÅŸanma davası ile birleÅŸtirilmesine karar verilmesini talep etmiÅŸtir. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. Edirne 1. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2013/147 E., 2014/682 K. sayılı kararı ile; eÅŸlerin tarihinden beri evli oldukları, ortak bir çocuklarının bulunduÄŸu, her iki dava dosyası kapsamında toplanan deliller, Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesine ait eÅŸler arasında yargılaması yapılarak tamamlanan ve karara yansıyan olay gözetilerek evliliÄŸin temelinden sarsıldığı, boÅŸanmaya sebep olan olaylarda eÅŸine hakaret eden, fiziksel ÅŸiddet uygulayan ve birlik görevlerini ifada kusur gösteren erkek eÅŸin az, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı yönünde yaygın kanaat oluÅŸan kadın eÅŸin ise ağır kusurlu olduÄŸu kabul edilerek; açılan her iki boÅŸanma davasının da kabulü ile tarafların boÅŸanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 300,00TL tedbir-400,00TL iÅŸtirak nafakası ödenmesine, kadın eÅŸin ağır kusurlu olması nedeniyle yoksulluk nafakası ve tazminat istemlerinin reddine, erkek eÅŸ yararına ise manevi tazminat takdiri ile maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiÅŸtir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin tarihli ve 2015/5951 E., 2015/19936 K. sayılı kararı ile; “…Hüküm davacı-davalı tarafından birleÅŸen davanın kabulü, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve manevi tazminat talebinin reddi, karşı taraf lehine hükmolunan manevi tazminat yönünden; davalı-davacı tarafından ise velâyet ve maddi tazminat talebinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacının tüm, davacı-davalının ise aÅŸağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Toplanan delillerden; davacı-davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları yanında, davalı-davacının da...adlı ÅŸahsın müşterek konutta olduÄŸu gün eve gelerek eÅŸini hayati tehlike oluÅŸturacak ÅŸekilde yaraladığı, eÅŸine hakaret ettiÄŸi ve birlik görevlerini yerine getirme konusunda ihmalkâr davrandığı anlaşılmaktadır. GerçekleÅŸen bu durum karşısında; evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılmasına ve boÅŸanmaya neden olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte tarafların eÅŸit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Bu nedenle; mahkemenin davacı-davalıyı ağır kusurlu kabul etmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine baÄŸlı olarak davalı-davacı lehine manevi tazminata hükmetmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiÅŸtir. 3- BoÅŸanma yüzünden yoksulluÄŸa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koÅŸuluyla geçimi için diÄŸer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Toplanan delillerle, boÅŸanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve aracı dışında baÅŸkaca bir malvarlığının bulunmadığı, boÅŸanma yüzünden yoksulluÄŸa düşeceÄŸi anlaşılmaktadır. O hâlde, davacı-davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, isteÄŸin reddi doÄŸru görülmemiÅŸtir,...” gerekçesiyle karar oy çokluÄŸuyla bozulmuÅŸtur. Direnme Kararı 8. Edirne 1. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2016/39 E., 2016/120 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; boÅŸanmaya sebep olan olaylarda kadın eÅŸin evlilikte sadakat yükümlülüğüne aykırı ÅŸekilde davrandığı, erkek eÅŸin ise eÅŸine hakaret ettiÄŸi, ÅŸiddet uyguladığı ve birlik görevlerini ifada kusurlu olduÄŸu ÅŸeklinde gerçekleÅŸen tarafların kusurlu davranışları yönünde mahkeme ve Özel Daire arasında çekiÅŸmenin bulunmadığı, irdelenmesi gereken konunun “kadın eÅŸin sadakatsiz davranışları olmasaydı ve bu davranışın alenileÅŸmesine kadar erkek eÅŸin gerçekleÅŸtirdiÄŸi kusurlu davranışlarına raÄŸmen evliliÄŸin devam edip etmeyeceÄŸi hususu” olduÄŸu, erkek eÅŸin sadakatsizlik vakıasını gördüğü anda eÅŸini ve...adlı kiÅŸiyi yaraladığı, buradaki yaralama eyleminin sadakatsiz davranışın sonucu olduÄŸu, erkek eÅŸin de bu olaydan sonra boÅŸanma davası açtığı, erkek eÅŸin kusurlu davranışının evliliÄŸi temelinden sarsan olaydan sonra ya da en azından olay anında gerçekleÅŸmesi karşısında “öncelikle sadakatsiz davranışın” taraflar arasındaki evliliÄŸi temelinden sarstığı, bu hâliyle kadın eÅŸin eyleminin evliliÄŸin devamını imkânsız hâle getirmesi nedeniyle kadın eÅŸin daha çok kusurlu sayılması gerektiÄŸi gerekçesiyle direnme kararı verilmiÅŸtir. Direnme Kararının Temyizi 9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleÅŸen davalı vekilince temyiz edilmiÅŸtir. II. UYUÅžMAZLIK 10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen ilk uyuÅŸmazlık; boÅŸanmaya sebep olan olaylarda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuÅŸmazlık konusu olmayarak gerçekleÅŸtiÄŸi kabul edilen kusurlu davranışların tamamı bir bütün olarak deÄŸerlendirildiÄŸinde tarafların kusur derecelerinin hangi oranda olduÄŸu, burada varılacak sonuca göre kadın eÅŸ yararına yoksulluk nafakası ile erkek eÅŸ yararına manevi tazminat ÅŸartlarının oluÅŸup oluÅŸmadığı noktalarında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 11. UyuÅŸmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir. 12. BilindiÄŸi üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun TMK “Evlilik birliÄŸinin sarsılması” baÅŸlıklı 166. maddesinin bir ve ikinci fıkraları; "Evlilik birliÄŸi, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eÅŸlerden her biri boÅŸanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliÄŸinde ise ve evlilik birliÄŸinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya deÄŸer bir yarar kalmamışsa boÅŸanmaya karar hükmünü taşımaktadır. 13. Genel boÅŸanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaÅŸtırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiÅŸ olması nedeniyle evlilik birliÄŸinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniÅŸ takdir hakkı tanımıştır. Bu baÄŸlamda evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması nedeniyle boÅŸanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boÅŸanma kararı elde edebilmesi için iki koÅŸulun gerçekleÅŸtiÄŸini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliÄŸinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliÄŸin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleÅŸtiÄŸini ispatlamak zorundadır. 14. Yeri gelmiÅŸken belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliÄŸi, eÅŸler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduÄŸu takdirde, eÅŸlerden her biri kural olarak boÅŸanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eÅŸin dava açamayacağı ÅŸeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eÅŸin boÅŸanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boÅŸanma olgusunu ortaya çıkarır. BoÅŸanmayı elde etmek isteyen kiÅŸi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliÄŸini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boÅŸanma doÄŸrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceÄŸi yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer TMK Nitekim benzer ilkeye HGK’nın T., 2014/2-594 E. ve 2015/2795 K. sayılı kararında da deÄŸinilmiÅŸtir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple TMK m. 166/1 boÅŸanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir. 15. Yargıtay boÅŸanma davalarında temyiz incelemesi aÅŸamasının daha saÄŸlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boÅŸanma kararı, ferileri ve boÅŸanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun ÅŸekilde, tarafların boÅŸanmaya sebep olan olaylarda gerçekleÅŸen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eÅŸlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eÅŸit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” ÅŸeklinde belirlenmesi gerektiÄŸini belirtmiÅŸtir. Yine Yargıtay, tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı BirleÅŸtirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduÄŸunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleÅŸtirmeye gidilemeyeceÄŸine” karar vererek her bir boÅŸanma davasında tarafların boÅŸanmaya esas teÅŸkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliÄŸe münhasır olduÄŸunu kabul etmiÅŸtir. 16. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; yerel mahkemece boÅŸanmaya sebep olan olaylarda kadın eÅŸin ağır, erkek eÅŸinse az kusurlu olduÄŸu belirtilerek boÅŸanmaya karar verilmiÅŸ olup; Özel Daire, boÅŸanmaya sebep olan olaylarda tarafların gerçekleÅŸen kusurlu davranışlarına göre eÅŸit kusurlu olduklarını belirterek kararı bozmuÅŸtur. BoÅŸanmaya sebep olan olaylarda erkek eÅŸin hakaret ettiÄŸi, fiziksel ÅŸiddet uyguladığı ve birlik görevlerini ihmal ettiÄŸi, kadın eÅŸin ise sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuÅŸmazlık bulunmamaktadır. UyuÅŸmazlık, tarafların sabit olan eylemleri nedeni ile boÅŸanmaya sebep olan olaylarda kusur derecelerinin ne olduÄŸu noktasındadır. Taraflar arasında tarihinde gerçekleÅŸen yaralama olayının Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin tarihli ve 2013/254 E., 2014/47 K. sayılı yargılamasına konu olduÄŸu, bu yaralama sonucunda kadın eÅŸin durumunu bildirir tarihli kati saÄŸlık raporunda geçen “….Çekilen Toraks BT de saÄŸda total pnömotoraks mevcuttu. Mevcut bulgularla hastaya saÄŸ tüp torakostomi ve kapalı sualtı drenajı uygulandı. Hasta bu hâli ile mevcut travmadan dolayı hayati tehlike geçirmiÅŸtir,…” ifadelerden kadın eÅŸin hayati tehlike geçirecek ÅŸekilde sırtından bıçaklandığı anlaşılmıştır. Medeni yargılamaya konu somut olayda, boÅŸanmaya sebep olan olaylarda erkek eÅŸin süregelen hakaret, fiziksel ÅŸiddet ve birlik görevlerini ihmal eden kusurlu davranışlar sergilediÄŸi, buna karşılık kadın eÅŸin de sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve sonuçta kadın eÅŸin hayati tehlike geçirecek ÅŸekilde sırtından bıçaklanması ile fiilen sonlanan evlilik birliÄŸinde; erkek eÅŸin kiÅŸilik hakkının, kadın eÅŸin ise yaÅŸama hakkının ihlal edildiÄŸi görülmektedir. 17. Tüm bu hususlar birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde; İnsan Hakları Avrupa SözleÅŸmesi’nin 2. maddesinde “Herkesin yaÅŸama hakkı hukuk tarafından korunur,…” ÅŸeklindeki düzenlemeye paralel Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesinde “Herkes yaÅŸama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliÅŸtirme hakkına sahiptir,…” hükmü ile yaÅŸamın kutsallığı ilkesinden hareketle yaÅŸama hakkının bütün hakların temeli olduÄŸu, somut olayda erkek eÅŸin; kiÅŸilik haklarının ihlal edilmesi karşısında kadın eÅŸin yaÅŸama hakkını ihlal ettiÄŸi gözetilerek tarafların boÅŸanmaya sebep olan olaylarda en azından eÅŸit kusurlu sayılmaları gerekir. 18. Hâl böyle olunca mahkemece; kadın eÅŸin ağır kusurlu olduÄŸunun kabulü ile bu hatalı kusur belirlemesine baÄŸlı olarak erkek eÅŸ yararına manevi tazminat ödenmesine ve kadın eÅŸin yoksulluk nafaka talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiÅŸtir. 19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; mahkemece verilen direnme kararının onanması gerektiÄŸi, direnme gerekçesinin isabetli olduÄŸu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler, Kurul çoÄŸunluÄŸunca yukarıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiÅŸtir. 20. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. IV. SONUÇ Açıklanan nedenlerle; Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereÄŸince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peÅŸin harcının yatırana geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliÄŸ tarihinden itibaren on beÅŸ gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, tarihinde oy çokluÄŸu ile karar verildi. KARÅžI OY Asıl dava kadının açtığı evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boÅŸanma, birleÅŸen dava ise erkeÄŸin açtığı sadakatsizlik sebebiyle boÅŸanma istemine iliÅŸkindir. Asıl dava tarihinde açılmış, davalı erkek davadaki iddiaları kabul etmeyerek davanın reddini istemiÅŸtir. BoÅŸanma davası devam ederken taraflar aynı evde yaÅŸamaya devam etmiÅŸler; dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre, tarihinde davalı erkek komÅŸularının bildirimi üzerine evinde baÅŸka bir erkeÄŸin bulunduÄŸunu öğrenmiÅŸ ve iÅŸyerinden evine gelmiÅŸ, evde davacı kadının eskiden bu yana arkadaşı olduÄŸu anlaşılan...adlı ÅŸahsı tuvalette bulmuÅŸ, bu sırada yaralama fiilleri gerçekleÅŸmiÅŸ, davalı erkek bu olaydan sonra tarihinde sadakatsizlik sebebiyle boÅŸanma davası açmış ve her iki dava birleÅŸtirilmiÅŸtir. Mahkemece davacı-davalı kadının sadakatsizlik fiili daha ağır bulunarak ağır kusurlu olduÄŸu kabul edilip, her iki tarafın boÅŸanma davasın da kabulüne karar verilmiÅŸ, Özel Dairece ise davalı-davacı erkeÄŸin, ... adlı ÅŸahsın müşterek konutta olduÄŸu gün eve gelerek kadını hayati tehlike geçirecek ÅŸekilde yaraladığı, bu nedenle eÅŸit kusurlu oldukları gerekçesiyle karar bozulmuÅŸ, yerel mahkemece verilen direnme kararı da sayın çoÄŸunlukça bozulmuÅŸtur. Davalı-davacı erkeÄŸin davacı-davalı kadını yaralaması fiili, erkeÄŸin açtığı boÅŸanma davasının sebebi olan sadakatsizlik fiilinin anlaşıldığı anda gerçekleÅŸmiÅŸtir. BaÅŸka bir anlatımla aslında bu fiil boÅŸanma sebebi deÄŸil, boÅŸanma sebebi olarak gösterilen sadakatsizlik fiilinin sonucudur. Davalı-davacı erkeÄŸin bu yaralama fiili ile ilgili olarak Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/254 esas sayılı davasında yargılandığı, mahkemece verilen kararın, davalı erkeÄŸin davacı ...’ya yönelik fiilinde uygulanan ½ oranındaki haksız tahrik indiriminin az olduÄŸu ve ¾ oranında indirim yapılması gerektiÄŸi, ayrıca evde yakalanan ...’in davalı-davacı ...’e yönelik yaralama suçunda da meÅŸru savunma ÅŸartlarının oluÅŸmadığı gerekçesi ile bozulduÄŸu anlaşılmaktadır. Özel Dairece eldeki davaya iliÅŸkin bozma kararında davalı-davacı erkeÄŸe yüklenen kusurun gerekçeleri birlik görevlerini yerine getirmemek, hakaret ve ...’in evde olduÄŸu gün kadını yaralaması, kadının kusurunun gerekçeleri ise sadakat yükümüne aykırı davranış olarak belirlenmiÅŸ ve kusurların eÅŸit olduÄŸu kabul edilmiÅŸtir. Tüm dosya kapsamı birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde; kadın eÅŸin sadakat yükümlülüğüne uymayan fiili, erkek eÅŸin birlik görevlerini yerine getirmemek, hakaret ve sadakatsizlik fiilinin sonucu gerçekleÅŸtiÄŸi sabit olan yaralama fiiline göre daha ağır bir kusurdur. Bu nedenle direnme kararı yerinde olup sayın çoÄŸunluÄŸun aksi yöndeki bozma düşüncesine katılamı Zina yapan kadın affedilirmi gibi bir soru sormak yerine ,zina yapan affedilirmi diye sorulması daha doğru olur çünkü zina bu bu büyük günah her iki cinserkek ve kadın içinde aynı oranda günahtır. Zinanın hükmü İslam Dininde açıktır. Suçunu Hakim’in huzurunda dört defa ayrı ayrı itiraf ederek cezanın verilmesini isteyen veya dört şahidi bulunan birisi hakkında karar verilir. Şayet bu insan evli ise recm cezası, yoksa bekar bir insan için verilecek karar recm değildir, yüz değnek sopa vurulur. Fakat suçunu itiraf etmeyen veya yaptığı bu fiili kimse görüp şikayet etmemiş ise bu insanın yapacağı tek şey günahından dolayı pişmanlık gösterip bir daha yapmamak üzere tövbe etmektir. Ayrıca böyle bir suç işleyen kimse suçunu itiraf etse bile şu anda bunun cezasını uygulayacak bir merci iki şey kalıyor. Biri kul hakkıdır. Varsa helalleşmek gerekir. Diğeri de Allah hakkı için tövbe, istiğfar etmek ve bir daha o günaha girmemektir. İnsan hem iyilik hem de kötülük yapmaya uygun yaratılmıştır. Onun için zaman zaman isteyerek veya istemeyerek günahlara girebiliyor. Bu konuda Kur’anı Kerim de, “Allah, kendisine şirk koşulmasının dışındaki istediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar.Nisa Süresi,48;116” buyurarak hangi günah olursa olsun affedebileceğini bildirmektedir. Kitaplarımız da canı gönülden yapılan tövbenin Allah tarafından kabul edileceği ifade edilir. Nitekim Allah’u Teala, “Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” Tahrim Suresi,8 buyurarak yapılan tövbelerin kabul edileceğini beyan eder. Ayette geçen nasuh tövbe ise şöyledir 1-Allah’a karşı günah işlediğini bilerek, bu günahtan dolayı Allah’a sığınmak ve pişman olmak. 2-Bu suçu işlediği için üzülmek, Yaratıcıya karşı böyle bir günah işlediğinden dolayı vicdanen rahatsız olmak. 3-Bir daha böyle bir suça dönmeyeceğine dair bir karar içerisinde olmak. 4-Kul hakkını ilgilendiriyorsa onunla helalleşmek. Bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuş. Nasuh tövbe şudur -Günahlara pişmanlık. -Farz ibadetleri yapmak. -Zulüm ve düşmanlık yapmamak. -Kırgın ve küskünlerle barışmak. -Bir daha o günaha dönmemek üzere karar vermek. İnşallah bu şartları yerine getirirsek Allah’ın tövbelerimizi kabul edeceğinden ümitli oluruz. Ancak insan her zaman korku ve ümit içerisinde olmalı. Ne ibadetlerimize güvenip övünebiliriz. Ne de günahlarımızdan ümitsizliğe düşebiliriz. Ben çok iyiyim, bu işi hallettim demek ne kadar yanlışsa; ben bittim, beni Allah kabul etmez demek de o kadar yanlıştır. Ayrıca, suçunu anlayıp tövbe edip, Allah’a sığınmak da büyük bir ibadettir. görüldüğü üzere samimi bir TÖVBE,o işten iğrenme ,zina yapan kadın affedilirmi sorusunun cevabı olarak yukarıda karşımızdadır.

zina yapan kadın nafaka alabilir mi