Fast Money. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, "nafaka hakkı" üzerine yürütülen tartışmaların "yanlış ya da eksik bilgiler içermesi" ve bu tartışmalarda kullanılan söylemlerin arkasında "kadınların bağımsız hayat kurabilmelerini, şiddetten uzak hayat kurmalarını engellemeye çalışan bir yaklaşım olduğu görüşüyle Nafaka Raporu'nu yayınladı. Mor Çatı, Nafaka Raporu'yla "ev içi şiddet biçimlerine maruz kalan kadınlarla kurduğu dayanışmadan edindiği nafaka deneyimlerini, nafakanın şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile ilişkisine dikkat çekerek" paylaşmaya karar verdiklerini açıkladı. Raporu aynen yayımlıyoruz. * * * Erkek şiddetine maruz kalan kadınların şiddetten uzaklaşabilmelerinin önünde pek çok engel bulunduğuna dayanıştığımız kadınların deneyimleri aracılığıyla tanıklık ediyoruz. 2018 faaliyet raporumuzda da paylaştığımız üzere kadınlar en çok evlilik içinde ve kocalarından şiddet görüyorlar. Kadınların şiddetten uzaklaşmaya karar vermesinin önünü kesen kişisel şiddet biter umudu, korku, utanç, suçluluk, çocuklarla ilgili çocuğun elinden alınacağı korkusu, tek başına bakamayacağını düşünme, çocuğa zarar geleceği tehdidi ve toplumsal boşanmış kadınlara dair toplumsal yargılar, aile ve arkadaşların destek olmaması, kurum desteği alamamak nedenlerin yanı sıra ciddi ekonomik engeller bulunuyor. İşgücüne katılım Ücretli bir işte çalışmıyor olmak, çalışıyorsa da kendisini ve varsa çocuğunu geçindirecek kadar kazanmıyor olmak, kadınları şiddet gördükleri evlilikleri devam ettirmeye mecbur kılıyor. TÜİK 2018 verilerine göre kadınların işgücüne katılım oranları yüzde 34,2 istihdam oranı ise yüzde 29,4. Bu oranların erkekler için nasıl olduğuna bakmak fiili eşitsizliği ortaya çıkarıyor İşgücü katılım oranı yüzde 72,7, istihdam oranı ise yüzde 65,7. İşgücüne dahil olmayan 15 yaş üstü kadın nüfus yaklaşık 20 milyon. Bu kadınların 11 milyonu iş gücüne dahil olmamasının nedenini ev işleri ile açıklıyor. Kadınları ev işleri ve çocuk, yaşlı ve hasta bakımından sorumlu olarak gören yaygın toplumsal kanaatler nedeniyle bu işler hane halkı tarafından eşit paylaşılmıyor. Ayrıca kadınların ev içi ve bakım emeği görmezden gelinerek değersizleştiriliyor. Bunun yanı sıra evlilik süresince ya da öncesinde kadınların örgün eğitime ve hatta meslek kurslarına dahi erişmeleri engellenerek bir meslek edinmelerine, uzmanlaşmalarına engel olunuyor. Bu engellemenin arkasında kadınları kamusal alandan uzaklaştırmak isteyen ve asıl görevlerinin ev içi bakım ve emek vermek olduğunu düşünen anlayış yatıyor. Kadınlar, çalışma hayatına girmelerinin önünde pek çok engel olduğu için çalışamıyor, çalışsalar dahi hayatlarını idame ettirebilecekleri gelire erişemiyorlar. Kocaları tarafından çalışmasına izin verilmediği ya da ev ve çocuk bakımını üstlenmek zorunda kaldıkları için yıllarca istihdama dâhil olamıyorlar. Evlendiğinde çalışmakta olan kadınlar çocuk sahibi olduktan sonra genellikle çalışmamaya başlıyorlar. Yeni doğan kreşlerinin bulunmaması, ücretsiz ve veya düşük ücretli ulaşılabilir kreşlerin eksikliği ve ayrıca baba da üstlenmediği için çocuk bakımı kadının üzerine kalıyor. Eğer ailedeki bir başka kadından destek alınamıyorsa, geriye tek çözüm bakıcı tutmak kalıyor. Kadınların erkeklere göre daha az ücret alıyor olması, çoğu zaman kadınların kazandıkları ücretin önemli bir miktarını bakıcıya vermeleri anlamına geliyor. Bu nedenle kadınlar çalışmayıp çocuklarına bakmayı tercih etmek zorunda kalıyorlar. Erkeklerin ise kariyerlerinde böyle bir tercih yapmalarının söz konusu dahi olmadığını görüyoruz. Yukarıda sayılan sebeplerden ötürü yıllarda çalışmamış ya da çalışmaya ara vermek zorunda kalmış kadınlar, kocalarına ekonomik olarak bağımlı hale geliyorlar. Ekonomik bağımlılık Mor Çatı’ya başvuran kadınlardan edindiğimiz bilgiler bize ekonomik bağımlılığın erkekler tarafından bir şiddet aracı olarak kullanıldığını gösteriyor. Kadınlara az para bırakmak, ihtiyaçlarına para ayırmamak, ev alışverişi için az para bırakıp ev ihtiyaçlarının tümünü karşılamasını istemek gibi ekonomik şiddet biçimlerine maruz bırakıyorlar. Kadınların ekonomik bağımlılık nedeniyle boşanma kararı alması çok zor oluyor. Yine de bu kararı alabildilerse de yeni bir hayat kurmalarını önleyen pek çok engel karşılarına çıkıyor. Kadınların belli bir yaşa geldikten sonra hem yaşlarından hem de deneyimsiz olmalarından ötürü iş bulması neredeyse imkânsız hale geliyor. Yıllarca ev içi emek vermiş, bazen aile işlerinde/şirketlerinde hiçbir ücret almaksızın çalışmış kadınlar. boşandıktan sonra ancak çok düşük ücretli, güvencesiz işler bulabiliyorlar. Şiddetin izleri Üstelik kadınlar çoğunlukla şiddetin izlerini taşıyan pek çok ruhsal ve bedensel hastalıktan ötürü yaşamlarına hiç şiddete maruz kalmamış gibi kaldıkları yerden devam edemiyorlar. Sürekli “sen gidemezsin, çalışamazsın, kendine bakamazsın, yeniden evlenemezsin” diye aşağılandıkları, küçümsendikleri, özgüvenleri zedelendiği veya toplumsal hayattan tecrit edildikleri için çalışabileceklerine, kendilerine bir hayat kurabileceklerine dair hiçbir inançları olmadığına tanıklık ediyoruz. Çalışma koşulları Ruhsal olarak depresyonun etkilerinden iş arayabilecek gücü bile zor bulurken, hiç çalışma deneyimi olmadığından birden beden gücü gerektiren yorucu işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Evlilikleri süresince kemik kırıklarına veya iç organlara zarar verecek türden darbelere, kesici veya sert cisimlerle bedende travmatik darbelere maruz kalan kadınların böyle ağır işlerde çalışması her zaman mümkün olmuyor. Çalışma saatleri ile uyumlu, ücretsiz ve erişilebilir kreşlerin yokluğu da kadınların çalışması önündeki en büyük engellerden biri. Medeni Kanun 175. madde Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesine göre “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”. Nafaka sadece kadınlara değil ekonomik gücü daha düşük olan erkeklere de bağlanabilir. Uygulamada genellikle nafaka alan tarafın kadın olmasının nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde aranmalıdır. Kadınların erkeklerle eşit eğitim ve istihdam olanaklarına ve eşit maaşa erişiminin olmaması onları ekonomik olarak dezavantajlı kılıyor. Bu sebeple nafaka hakkından genellikle kadınlar yararlanıyor. Fakat tarafların malî durumlarının değiştiği hâllerde nafaka miktarının artırılması veya azaltılmasına karar verilebiliyor. Buna ek olarak, kadının iş bulması, yoksulluk durumunun ortadan kalkması durumunda ya da yeniden evlenmesi ile nafaka kaldırılabiliyor. Nafaka kararı yetmiyoır Mor Çatı’yı arayan kadınların çoğu ya evden çıkma aşamasında ya da boşanma sürecinde destek arıyorlar. Kadınlar pek çok maddi zorluğa ve tehdide göğüs gererek boşanma davası açıyor ve haklarını talep ediyorlar. Fakat bu noktada uzun süren boşanma davaları kadınları şiddet uygulayandan sürekli kaçmak veya gizlenmek zorunda bırakıyor, düzenli ve istikrarlı bir hayat kurmalarını engelliyor. Mor Çatı’ya gelen başvuruların pek çoğunda boşanma sürecindeyken kocanın, kadının işverenini veya ev sahibini sürekli arayıp, tehdit ederek kadının evini ve işini kaybetmesine neden oluyor. Bu süreçte kadın sürekli yeniden bir düzen kurmak zorunda kalıyor, geçimini sağlamakta zorlanıyor. Çoğunlukla beş yıl süren davalar sonunda nafaka hakkını alarak boşanabilen kadınlar ise nafakalarını alamadıklarını beyan ediyorlar. Ayrılık sürecinde kadınlar, boşanma kararından vazgeçsin diye kadınların kendisini, çocuğunu veya yakınını öldürmekle tehdit eden resmi nikahlı kocalar, ya kadınların şiddete uğradıkları evliliğe ses çıkarmadan, itaat ederek devam etmelerini ya da boşanma aşamasında hiçbir şey talep etmemelerini istiyorlar. Yani pek çok şiddete maruz kalan kadın nafaka veya tazminat gibi haklarından vazgeçmeye zorlanıyor. Kadınlar da bir an önce canını kurtarmak için bu haklarından vazgeçmeyi göze alıyorlar. Bunun sonucunda çalışma imkanı olmayan kadınlar çocuklarıyla birlikte hiçbir maddi kaynak olmaksızın yaşamak zorunda kalıyorlar. Yoksulluk nafakası Nafaka miktarı, Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi uyarınca nafaka yükümlüsünün mali gücü oranında belirleniyor. Kadınların deneyimleri bize gösteriyor ki çoğunluğu yaklaşık aylık 300 TL yoksulluk nafakası alıyor. Nafaka miktarı standart olmayıp hakim tarafından belirlendiğinden kadınları yoksulluktan kurtaracak ya da çocukların bakımını karşılayacak nafakalar bağlanmıyor. Türkiye’de açlık sınırının 2,029 TL olduğu düşünüldüğünde kadınların çalışmak yerine ömür boyu nafaka almayı tercih ettiği ya da kadınların nafaka alabilmek için bir hafta evli kalıp boşandığı gibi argümanlar akıl dışı kalıyor. Tüm bu sebeplerin yanı sıra, Türkiye gibi boşanmanın kadınları, toplumsal baskıya daha açık hale getirdiği erkek egemen bir toplumda bir kadının boşanma kararı alması kolay değil. Kadınlar aile birliğinin devam ettirmek için maruz kaldıkları şiddete, her türlü geçimsizliğe ve mutsuzluğa rağmen evliliklerine devam ediyorlar. Nafakayı tahsilde zorluk Nafaka miktarlarının düşüklüğü veya nafakaların ödenmemesi de göz önüne alındığında bir kadının nafaka için evlenip boşandığını iddia etmek hiç gerçekçi değildir. Aksine boşanmış kadınlar kendilerini savunmasız ve güvencesiz hissediyor. 50 yaşında olan bir başvuran, ilk eşinden şiddet gördüğünü, eşi hapse girince boşanabildiğini ifade etti. Sonrasında “yalnız kadına laf ederler”, “ortada kalmayayım” diyerek ikinci evliliğini yaptığını söyleyen başvuran, önceki eşinden olan çocukları için iştirak nafakası alamadığını paylaştı. Nafaka bağlanmış pek çok kadının nafakasını tahsil etmekte zorluk yaşadığını gözlemliyoruz. Bu nedenle hem maddi yardım talep etmek hem de nafakalarını tahsil edebilmek için Mor Çatı’yı arayarak hukuki bilgi istiyorlar. Nafakayı ödememe şiddeti İcra bildirimi yapılacak adres olmaması gibi yollarla erkekler, nafaka ödemekten kaçıyor, nafakayı ödemeyerek, geciktirerek ya da kadını istemek/yalvarmak zorunda bırakarak şiddet uygulamaya devam ediyorlar. İki çocuğuna 400 TL iştirak nafakası bağlandığını paylaşan bir kadın, eski kocanın bu nafakayı yalvartarak ve geç verdiğini ayrıca çocukları almakla tehdit ettiğini paylaştı. 2016'da anlaşmalı boşandıklarını söyleyen bir başka kadın, eski kocasının “ev ve arabayı bana bırak, ben de nafaka vereyim” dediğini ama buna rağmen nafakayı ödemediğini söyledi.. Kadın da adam da ikinci evliliğini yaptı. Kadınlar anlatıyor Bir başka kadın ise kocasının kendisini aldattığını ve aldattığı kadınla yaşamaya başladığını, anlaşmalı boşandığını, bunun sonucunda da 6 yaşındaki çocuğunun velayetinin kendisine verildiğini ve çok nadir olarak görülen bir miktarda 1500 TL çocuğa, 500 TL de kendisine nafaka bağlandığını ifade etti. Ancak nafakanın ödenmesi ile ilgili tebligatın eski koca tarafından alınmaması nedeniyle icra takibini başlatamadığını da paylaştı. Kadın kirasını ödeyemediğinden ne yapabileceği ile ilgili bilgi almak için Mor Çatı’yı aradı. Tüm bu yaşananların kadın üzerindeki etkisi “hiçbir şey düşünemiyorum”, “özgüvenim de kalmadı” şeklinde ifade ediliyor. Ekonomik olarak sıkıntıda olduğu için arayan bir diğer kadın ise dört yıl önce boşandığını; evliliğinde şiddet gördüğünü ve canını kurtarmak için nafakadan vazgeçtiğini ifade etti. Bir kadın ise eski eşinin ve onun kardeşinin kendisine baskı uygulayarak ve fiziksel şiddette bulunarak ''boşanacaksın, tazminat almayacaksın'' dediğini ifade etti. Birkaç kere boynuna sarılarak boğmaya çalıştığını söyleyen kadın istemeyerek eşinden boşanmak zorunda kaldığını paylaştı. Şu anda diyabet hastası olduğundan çalışmakta zorlandığını söyleyen kadın, ayda 900 TL kendisine, 200 TL ise çocuğuna nafaka bağlandığını ama eski kocanın nafakayı sürekli aksattığını ve kadını sürekli ''nafaka vermeyeceğim'' diyerek tehdit ettiğini belirtti. Bir başka kadın ise kocasının dört kez evlendiğini kendisi dördüncü karısı oluyor, 3 yaşında kızları olduğunu ve boşanmak istediğini belirtti. Fakat kocası sigortasız çalıştığından kadına nafaka vermeyeceğini söylemiş. Bir başka kadının kocası ise “sana asla nafaka vermem, benden para alamazsın. Gerekirse işten çıkar sana nafaka vermem” ifadelerinde bulunmuş. Nafaka vermeme yöntemleri Nafaka miktarının nafaka yükümlüsünün mali gücü oranında belirleniyor olması nedeniyle eşi yoksul olan taraf boşanma sonrası yoksulluk nafakası alamıyor. Yani boşanırken iki tarafın da yoksul olması durumunda kadınlara nafaka bağlanamıyor. Düzenli gelire sahip, yeniden evlenmiş, mesleği olup çalışmamayı tercih eden ya da devlet tarafından yeterli miktarda sosyal yardım alan kişiler de zaten hali hazırda kanunlara göre nafaka alamıyor. Bir kadın, boşanma davası sonucunda kendisine 1500 TL nafaka bağlandığını, bunun sonucunda eski kocasının kendisini sigortasız göstererek, aynı işte çalıştığı halde çalışmadığını iddia ettiğini ve nafakanın kaldırılmasını talep ettiğini belirtti. Nafaka ödemekle yükümlü olan erkeklerin gelirlerini asgari ücretten göstermek, kayıt dışı çalışmak ve malvarlıklarını başkasının üzerine yapmak gibi yöntemler uygulayarak verilen nafaka miktarını en aza indirdikleri, nafaka ödemedikleri sıklıkla görülüyor. Nafakada enflasyona uyumlu artış Verilen nafaka miktarları ise kadınları yoksulluktan kurtaracak ya da çocukların bakımını karşılayacak düzeyde değil. Nafakasını düzenli alamayan kadınların hepsi icra takibi yoluna başvuramıyor; başvuranlar ise erkeğin ikametgahını değiştirmesi, tebligatı almaması gibi nedenlerle sonuç alamıyor. Ayrıca nafakanın kadın tarafından bir talepte bulunulmadan enflasyon oranında yükseltilmemesi de bir diğer sorun. Bizimle paylaşılan bütün bu bilgiler erkeklerin mağduriyet yaşamadıklarını, aksine son derece planlı ve kasıtlı bir şekilde kadınların haklarını gasp ettiğini gösteriyor. İştirak nafakası Son zamanlarda yapılan nafaka tartışmalarında iştirak nafakasının da kaldırılması gündeme geldi. İştirak nafakası, bir ebeveynin velayete sahip olan diğer ebeveyne yetişkin olmayan çocuklarının bakım masraflarını eşit bir şekilde üstlenebilmek için ödediği nafakadır. İştirak nafakasının kaldırılması bakım masraflarının velayete sahip olan ebeveynin, yani çoğunlukla kadınların üstüne yıkılması anlamına gelecektir. Bu durum erkeklerin çocuk bakımına ne maddi ne de manevi katkı sunmaması anlamına geliyor. Bir çocuğun bakım ve eğitim masraflarının ebeveynlerin ortak sorumluluğu olduğu düşünüldüğünde, iştirak nafakasının kaldırılması erkeklerin, evlilik içerisinde de pek çok şekilde olduğu gibi, çocuk yetiştirme sorumluluğunu reddetmesi ve çocuk ihmali anlamına geliyor. Mor Çatı'ya başvuran kadınlar Mor Çatı’ya başvuran bir kadın kocasının çocuğun velayetini almakta ısrar ettiğini, velayeti alsa dahi çocuğu yine de kendisine vereceği konusunda söz verdiğini paylaştı. Evlilik süresince eve ve çocuğun bakımına dair hiçbir sorumluluk almayan, eve para bırakmayan baba, çocuğun velayetini alarak iştirak nafakası yükümlülüğünü açıkça üstünden atmaya çalışmıştı. Bir başka kadın ise boşandığını, iki çocuğu için 800 TL nafaka aldığını ifade etti. Çocuklarının burs kazandığını ve babasının emekli maaşını aldığını söyleyen kadın, tüm bu gelirlere rağmen geçimlerini sağlayamadığı için iş bulma talebiyle Mor Çatı’yı aramıştı. Söylenildiği gibi nafaka miktarları kadınların geçimlerini sağlayacak miktarlarda değildir ve kadınların evde oturmasını teşvik etmekten çok uzaktadır. Bir kadın iki yıl önce ayrılmış ve 3 yaşındaki çocuğuyla birlikte ailesinin yanında gitmiş. Ailesi tarafından çok ciddi psikolojik şiddet gören kadın, çalışmak istediğini fakat ailesiyle yaşadığı için devletten kreş desteği alamadığını ifade etti. Anlaşmalı boşanma sonucunda ne kadına ne de çocuğa nafaka bağlanmış. Eski kocası ekonomik durumu iyi olmasına rağmen kendisini iflas etmiş ve sigortasız göstermişti. Ailenin psikolojik şiddetinden ötürü devlet sığınağına giden kadın, çocuk ağladığında kızıldığı ve dışarıya çıkmalarına izin verilmediği için 1 ay kalıp çıkmak zorunda kalmıştı. Öğrencisi babasından şiddet gören bir öğretmen ise çocuğun ve annenin şiddet gördüğünü, babanın çalışmadığını, kadının çalışarak eve dair sorumluluk aldığını dile getirdi. Daha sonra kadın boşanmak istediğinden avukat ihtiyacı nedeniyle Mor Çatı’ya başvurdu. Kadın kocasının çocukları alıp kaçırırım’ tehditleriyle kendisini boşanmaktan vazgeçirmeye çalıştığını söyledi. Kadının tek isteği ise boşanıp çocuklarını almak, çalışıp çocuklarına bakmaktı. Kocası tarafından evlendiklerinden bu yana aşağılanmaya ve baskıya maruz kalan bir başka kadın, kocasının sürekli internetteki başka kadın fotoğraflarını gösterip, karşılaştırma yaparak sen de kadın mısın, bir bunlara bak bir kendine bak’ gibi laflarla aşağılamasına maruz kalmıştı. Kadının ayrıl o zaman demesine karşılık ise “çocuklar büyür, ancak belki o zaman” diye cevap vermişti. Başvurucu kadın "Ben sana nafaka vermem" diyen kocanın çalışma konusunda da "çalışmak zorunda mıyım, enayi miyim ben" dediğini söyledi. Kendisine "ben seni öldürürüm ama senin yüzünden başıma bir şey gelmesin diye yapmıyorum" dediğini de aktardı. Ayrıca kocasının kaymakamlığa başvurduğunu; ekonomik destek alıp kendisinden ve çocuklardan sakladığını ve sadece kendisi harcadığını da söyledi. Tocası kaymakamlığa başvurusunu her 45 günde bir yenilemiş. Kadın ise bu bilgiyi yolda karşılaştığı mahallenin muhtarından edinmiş. Bu paylaşım bize kocanın bilinçli ve kasıtlı bir şekilde aile birliğinin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirmediğini ve bütün davranışları kontrollü bir şeklinde gerçekleştirdiğini gösteriyor. Ekonomik şiddete maruz kalan bir diğer kadın ise evlendikten sonra kocasının kadın adına kredi çektiğini, kadını işten çıkarak tazminat almaya zorladığını ifade etti. Kocası kadının getirdiği parayı da beğenmeyip onu kapı dışarı etmiş, sonrasında ise “anlaşmalı boşanalım ama nafaka isteme benim istediğim protokol olsun” teklifinde bulunmuştu. Bir başka kadın babası tarafından zorla evlendirildi, evliliğin ikinci haftasında şiddete maruz kaldı. Hortum, sopa ve kemer gibi cisimlerle şiddet uygulayan koca, doğumun 40. gününde de tekrar şiddet uygulayınca kadın çareyi ailesine gitmekte buldu. Fakat ailesi tarafından geri gönderilen kadın, ilişkiden çıkamasın diye koca tarafından tecavüz edilerek yeniden hamile bırakıldı. Kemiklerinde kırıklara neden olan fiziksel şiddet sonucunda kadın şikayetçi oldu. 6284 Sayılı Kanun kapsamında üç ay uzaklaştırma verilen koca bu süre bitince geri geldi. Döndükten iki ay sonra evden gitti ve ayrı yaşamaya başladılar. Koca, nafaka bağlanmış olmasına rağmen ödemediği gibi kadının yakınında oturup, çocukların ve karısını aşağılamaya, şiddet uygulamaya devam ediyor. Üstelik bu adam kazandığı parayla aldığı mal varlığını kardeşinin üstüne, iş yerini de bir tanıdığının üstüne yaptı. Bir başka kadın, bir sene önce evlendiğini, şiddete maruz kaldığı için boşandığını ifade etti. Kadın boşanmak istediğini söylediğinde kocası tarafından darp edildi. Koca, darp suçundan ötürü şikayet etmesin diye kadına tazminat vermeyi ve anlaşmalı boşanmayı kabul etti. Çocukları olmadığını söyleyen kadın hakkı olmasına rağmen nafaka talep etmediğini, eski kocasıyla hiçbir bağı kalsın istemediğini dile getirdi. Çarpılıtılmış bilgiler Nafakanın kaldırılmasını talep edenler toplumsal cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 131. sırada olan Türkiye’yi, hem toplumsal cinsiyet eşitliği hem refah seviyesi çok daha yüksek olan ülkelerle karşılaştırarak Türkiye’deki kadınların o ülkelerdeki kadınlardan daha katmerli eşitsizliğe muhatap oldukları gerçeğini göz ardı ediyorlar. Aynı zamanda mevcut nafaka uygulamaları ile ilgili çarpıtılmış ve gerçek olmayan bilgiler vererek yanlış algı yaratmaya çalışıyorlar. Nafakanın kaldırılması talebi aslında kadınları daha da yoksullaştırma talebidir. Hali hazırda ekonomik sebeplerle zaten boşanmakta güçlük çeken kadınların boşanma talebini tümden ortadan kaldırmayı hedefler. Tartışmaların odağında olan bir başka konunun ise nafakada kusur aranması olduğunu görüyoruz. Mevcut durumda nafaka alacak tarafın kusurunun diğer taraftan daha fazla olmaması şartı aranmaktadır. Yapılmak istenen değişiklik ile eşit kusur bulunması halinde nafaka verilmemesi ve süre ve miktar belirlenmesinde kusurun göz önüne alınması hedefleniyor. Kusurun belirlenmesi hakimin takdirinde olduğundan böyle bir değişiklik yapılması halinde cinsiyetçi önyargılar ile karar verilmesi muhtemel olacak. Kadın cinayetleri davalarında kadınların ev işlerini yapmamalarının ceza indirimine neden olan haksız tahrik kapsamında değerlendirildiğini görüyoruz. Ev işi ve çocuk bakımını kadınların işi olarak gören bu cinsiyetçi anlayışın kusur değerlendirilmesinin kadınlardan yana olacağına dair haklı kuşkular duyuyoruz. Her mahkemeden farklı sonuçlar çıkması ve nafaka hak eden taraf için mağduriyet yaratılması olası gözüküyor. Çözüm için İçinde yaşadığımız toplumsal koşulları şekillendiren kadın erkek eşitsizliği kadınları pek çok açıdan güçsüzleştiriyor. Nafaka konusunda yapılması gereken; toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önleyen ve telafi eden çalışmalar yapmaktır. Devlet politikalarının kadınların istihdama katılımı, sosyal desteklere erişimi, eğitimden eşit bir şekilde yararlanmaları, kreşlerin yaygınlaştırılması ve iş saatleriyle uyumlu hale getirilmesi yönünde düzenlenmesi sorunun esas kaynağını gören çözümler olacaktır. Bunun yanı sıra kadınların nafaka konusunda karşılaştıkları sorunlar üzerine çalışmalar yapılmalı ve mağduriyetleri telafi edilmelidir. Nafaka süresi ve kusur konusunda mevcut yasa değiştirilmemelidir. Hukuki süreçler sonunda nafaka yükümlülüğünün yerine getirilmesine ilişkin güçlükler tespit edilmeli ve buna ilişkin çözümler üretilmelidir. Nafaka alamayan kadınların mağduriyetlerini giderici ara formüller bulunmalı, kadınların ve çocukların yoksulluğa düşmelerinin önü kesilmelidir. HK
Boşanma davasını kadın veya erkeğin açması, hukuksal açıdan bir hak kaybına neden olmamaktadır. Boşanma davasını kadın açarsa nafaka alabilir mi sorusunun yanıtını bu açıdan değerlendirmemiz gerekir. Bir boşanma davasında nafakanın çeşitli türleri vardır. Bunlardan en önemlileri çocuklar için ödenmesi gereken nafaka olan iştirak nafakası ile boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek tarafa ödenen yoksulluk nafakasıdır. Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi? Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi?Kadın Boşanma Davası Açarsa Ne Kadar Sürer?Boşanma DavalarıBoşanma Davalarında Kadınların Hakları Nelerdir ?Kadın boşanma davası açarsa erkek kabul etmezse ne olur? Bir boşanma davasında davayı kadın da açsa, erkek de açsa, boşanma ile birlikte maddi açıdan yoksulluğa düşecek olan tarafa, diğer tarafın yoksulluk nafakası ödemesi gerekmektedir. Yoksulluk nafakası her ay ödenebileceği gibi bir seferlik de ödenebilmektedir. İştirak nafakası ise çocukların bakımı ve eğitimi için, bir tarafın çocukların velayetini alan taraf ödediği nafakadır. Bu nafakanın ödenmesi için de davayı kimin açtığı konusu önemsizdir. Nafaka konusundan bağımsız olarak, bir boşanma davasını hangi taraf açmalıdır sorusunun yanıtı ise kusurluluk niteliği ile değerlendirilir. Buna göre; boşanma davasını kusurlu olan tarafın açması doğru değildir. Örneğin zina, akıl hastalığı, haysiyetsiz bir hayat sürme gibi özel nedenlerle açılan boşanma davalarında, davayı açan kişinin kusurlu taraf olduğu tespit edilirse dava reddedilmektedir. Bu yüzden boşanma davalarının özen nedenlerle açıldığı durumlarda, boşanma davasını kusursuz olan taraf açmalıdır. Bir nafaka davası açıldığında da iki tarafın ekonomik durumlarına ve hayat kalitelerine bakılmaktadır. Mahkeme, tarafların ekonomik durumlarına ve maddi gelirlerine göre nafaka konusunda bir karara varmaktadır. Kadın Boşanma Davası Açarsa Ne Kadar Sürer? Kadın Boşanma Davası Açarsa Ne Kadar Sürer sorusunun cevabında, erkeğin dava açması ile aynı durum olduğunu ve süre olarak herhangi bir şeyin değişmeyeceğini belirtebiliriz. Bu süre çekişmeli boşanma davaları için 300 gün, anlaşmalı boşanma davaları içinse 40 gündür Boşanma Davaları Boşanma davaları pek çok farklı sebeple açılabilen davalardır. Bir boşanma davasını bir taraf diğer tarafa karşı açabileceği gibi iki taraf birlikte anlaşarak da boşanma davası açabilirler. Türk Medeni Kanununa göre boşanma davaları iki farklı grupta incelenmektedir. Bunlardan ilki anlaşmalı boşanma davaları, diğeri ise çekişmeli boşanma davalarıdır. Anlaşmalı boşanma davaları, tarafların velayet, nafaka, tazminat vb. konularda uzlaşmaya varmaları ve boşanma protokolü hazırlayıp imzalamaları ile açılan davalardır. Anlaşmalı boşanma davaları, tarafların her konuda uzlaşma sağladıkları için kısa sürede sonuçlanan davalardır. Çekişmeli boşanma davaları ise bir tarafın boşanmak istediği, diğer tarafın istemediği veya tarafların boşanmanın şartları ve sonuçları konusunda anlaşmaya varamadıkları davalardır. Bu davalarda taraflar nafaka, velayet ve tazminat konularında anlaşamadıkları için boşanma süreci daha uzun sürmektedir. Boşanma davalarında mahkeme süreci boşanma nedenlerine göre de değişmektedir. Türk Medeni Kanununa göre iki tür boşanma nedeni bulunmaktadır. Bunlar genel boşanma nedenleri ile özel boşanma nedenleridir. Özel boşanma nedenleri, zina, onur kırıcı davranış, hayata kast, suç işleme, haysiyetsiz hayat sürme ve akıl hastalığıdır. Çekişmeli boşanma davalarında boşanma nedeni özel nedenlere dayanıyorsa davayı açan tarafın bu hususları kanıtlaması gerekmektedir. Dolayısıyla dava süreci de buna bağlı olarak uzayabilmektedir. Alanında uzman bir avukat ile iş birliği yapmak için Mersin Nafaka Avukatımızla iletişime geçebilirsiniz. Boşanma Davalarında Kadınların Hakları Nelerdir ? Boşanma aşamalarında her iki taraf da eşittir ve her iki tarafın hakları hukuki olarak korunur. Boşanma davalarında kadınların hakları nelerdir sorusunun yanıtı da tarafların eşitliği ilkesi ile yanıtlanabilir. Buna göre; bir boşanma davasında kusurlu ve kusursuz olan taraf vardır. Bu husus ise tarafların cinsiyetine göre belirlenmez, tarafların kusurlu olup olmadıklarına göre belirlenir. Boşanma davalarında nafaka konusu kadınların hakkı olarak görülse de, bu konu da cinsiyete göre değil tarafların ekonomik durumlarına, gelirlerine ve yaşam kalitelerine göre değerlendirilen bir konudur. Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi ? Bir boşanma davasında boşanma nedeniyle yoksul duruma düşecek olan tarafa yoksulluk nafakası ödenir. Ancak bu kararla ilgili ayrıntılara, nafakanın miktarına çeşitli incelemeler sonrasında ancak mahkeme karar verebilir. Eğer tarafların 18 yaşından küçük çocukları varsa, çocukların velayetini alan tarafa, diğer eş tarafından iştirak nafakası ödenir. İştirak nafakası çocukların bakımı ve eğitimi için ödenmesi zorunlu olan aylık bir ücrettir. Bu ücret ise iştirak nafakasını ödeyecek kişinin gelirine göre mahkeme tarafından belirlenmektedir. Kadın boşanma davası açarsa erkek kabul etmezse ne olur? Kadın boşanma davası açarsa erkek kabul etmezse sorusu boşanma davalarında cevabı merak edilen sorular arasında yer almaktadır. Nafakada olduğu gibi aynı şekilde bu soru için de cevap geçerlidir. Davayı kimin açtığına bağlı olmaksızın, taraflardan birinin açtığı boşanma davasını diğer taraf kabul etmediği takdirde boşanma davası çekişmeli boşanma davası olarak değerlendirilir. Altuntaş Avukatlık Bürosu, Mersin boşanma avukatları ile sizlere hizmet vermektedir. Sıkça Sorulan Sorular Boşanma Davasını Kadın Açarsa Nafaka Alabilir Mi ? Bir boşanma davasında davayı kadın da açsa, erkek de açsa, boşanma ile birlikte maddi açıdan yoksulluğa düşecek olan tarafa, diğer tarafın yoksulluk nafakası ödemesi gerekmektedir. Boşanma Davalarında Kadınların Hakları Nelerdir ? Boşanma aşamalarında her iki taraf da eşittir ve her iki tarafın hakları hukuki olarak korunur. Anlaşmalı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer ? Anlaşmalı boşanma davaları, tarafların her konuda uzlaşma sağladıkları için kısa sürede sonuçlanan davalardır.
Ancak gelişen ve değişen dünya yapısıyla ve anayasal hak olan eşitlik ilkesi gereği kadınlar da erkekler kadar toplumun her alanında söz sahibidir. Türk Medeni Kanunu da bu bağlamda düzenlenmiştir. Sözgelimi kanunumuzda nafakaya ilişkin hükümlerde cinsiyet belirtmeksizin nafaka istenebileceğini Medeni Kanunu 175. maddesinde belirtildiği üzere boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan kimse boşanmaya diğer eşe göre daha ağır kusuru sebebiyle yol açmadı ise ekonomik durumlar göz önünde bulundurularak süresiz olarak bir nafaka talep edebilecektir. Çekişmeli boşanma davalarında ise mahkeme süresince tarafların hak kaybına uğramamaları adına mahkemede tedbir nafakası talep boşanma davasında tedbir nafakasıyla başlayabilen ve boşanma sonrasında süresiz şekilde devam eden yoksulluk nafakasına mahkemece karar verilecektir. Mahkeme yoksulluk nafakasına kadın veya erkek olarak karar vermeyecektir. Yoksulluk nafakası talep eden kişinin boşanmadaki kusur derecesine ve nafaka talep eden kişinin boşanma sonrası ekonomik durumunda gerileme meydana gelecek olması gerekmektedir. Yoksulluktan kasıt ekonomik durumda meydana gelecek durumlarda erkek nafaka alabilir?Kadınların da erkekler kadar ekonomik hayatta söz sahibi olduğu bu dönemlerde boşanma ile birlikte eğer erkek ekonomik olarak bir gerileme içerisinde ise ve boşanmada ağır kusurlu olan taraf değilse erkeğe de nafaka bağlanmasına hükmedilebilir. Erkeğin talep edebileceği nafaka bakımından da bir kısıtlama yoktur. Elde edilen gelirler, ihtiyaç durumları ve hakkaniyet gereği yoksullaşma oranına göre bir nafakaya nafaka bağlanması için nafaka talep eden eşin boşanmada daha az kusurlu olan taraf olması lazım. Yani sözgelimi eğer erkek, boşanmaya sebebiyet verme açısından eşinden daha çok kusurlu ise kendisine nafaka bağlanması söz konusu olamayacaktır. Eğer ortada kanunda belirtilen özel haller var ise zina, şiddet, terk vs. kesinlikle nafaka bağlanmayacaktır. Toplumca bilinen adıyla şiddetli geçimsizlik hallerinde ise her olayda mahkeme durumun şartlarını göz önünde bulundurarak daha kusurlu olan tarafı boşanma sonrası dönem için yoksulluk nafakası talep edebileceği gibi boşanma süresince de çekişmeli yargı görülürken tedbir nafakası talebinde durum iyileşirse nafaka kaldırılabilir mi?Kendisine nafaka bağlanan eş ile ilgili belirtilmesi gereken bir diğer durum ise nafaka bağlandıktan sonraki durumdur. Nafaka bağlanan eşin ilerleyen süreçte ekonomik durumdaki iyileşme ile birlikte nafaka veren taraf nafakanın azaltılmasını veya tamamen kaldırılmasını talep talebi ne zaman yapılmalı?Boşanmalarına karar verilen eşler bakımından nafaka talebi boşanmayla birlikte 1 yıl içerisinde gerçekleşmelidir. Aksi halde bir yıllık sürenin geçmesi ile taraflar artık nafaka talep edemeyeceklerdir. Bununla birlikte anlaşmalı boşanma davalarında da tarafların nafaka talep etmemeleri üzerine verilen mutabakat gereği sonrasında nafaka talebi da belirttiğim üzere anayasal haklardan eşitlik ilkesi gereği kanunlarımız kadın-erkek ayrımı yapmamış ve toplumsal hayatı düzenlediği bu düzenlemelerde herkesin eşitçe yararlanabileceği bir düzen üstüne kurulmuştur.
Delil Hukuk BürosuEhlibeyt Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cd. No112 D30, Cevat Muratal İş Merkezi, Balgat,Çankaya/AnkaraZinaaldatma sebebiyle boşanma davası, Türk Medeni Kanunumuzda tanımlanmış olan özel boşanma sebeplerinden biridir. Bu başlık altında boşanma sebeplerinden yalnızca "Zinaaldatma sebebiyle boşanma davası" incelenmekte olup, boşanma davaları hakkında daha genel bilgi sahibi olmak için buraya tıklayınız Boşanma Davası ve Ferileri Nafaka, Tazminat ve Velayet HususlarıMakale İçindekilerAldatma - Zina Nedeniyle Boşanma ZinaAldatma Sebebiyle Boşanmanın Şartları ZinaAldatma Sebebiyle Boşanma Davasında Süre ZinaAldatma Nasıl İspat Edilir, Deliller ve İnceleme Usulü ZinaAldatma Halinde Maddi ve Manevi Tazminat Aldatılan Kadın veya Erkeğin Nafaka Hakkı ZinaAldatma Nedeniyle Boşanma Davalarına İlişkin Yargıtay Kararları ZİNAALDATMA NEDENİYLE BOŞANMAKanun koyucu tarafından eşlerin sadakat yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna göre eşler evlilik birliği içerisinde birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğüne uymak zorundadırlar. Zina nedeniyle boşanma özel bir boşanma sebebidir ve kanunda açıkça düzenlenmiştir. Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası aç birinin davranışının zina sayılabilmesi için kendi isteğiyle karşı cinsinden biriyle cinsel ilişkiye girmiş olması gerekir. Eşin hemcinsiyle cinsel ilişkiye girmesi, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre zina sayılmamakta olup, haysiyetsiz yaşam sürme özel sebebine dayanılarak boşanma davası açılması gerekmektedir. Eşlerden birinin bir başkasıyla öpüşmesi, flörtleşmesi, yakın ilişkide bulunması da zina olarak değerlendirilmemektedir. Bu konuda cinsel ilişkiye girmiş olması zina sebebiyle dava açılabilmesi için şarttır. ZinaAldatma Sebebiyle Boşanma Davası Açmanın Şartları Zina sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için üç şart aranmaktadır Evlilik İlişkisinin Bulunması Eşlerden birinin zinasından söz edebilmek için aralarında bir evlilik ilişkisinin olması koşulu aranır. Bu ilişkinin geçerli veya butlanla sakatlanmış bir evlilikten doğmuş olması herhangi bir önem taşımamaktadır. Eşlerden birinin evlilikten birliği kurulmadan önce veya evlilik birliğinin bitmesinden sonra herhangi biriyle cinsel ilişkide bulunması zina sayılmayacaktır. Ancak; eşler, evlilik birliği devam ettiği sürece ayrılık kararı verilmiş olsa yahut gaiplik gibi eşlerin birlikte yaşamadığı dönemler dahi olsa eşlerden birinin başka biriyle cinsel ilişkide bulunması zina olarak değerlendirilecektir. Evlilik fiilen son bulmadığı sürece eşlerin evlilik birliğinden doğan sadakat yükümlülükleri devam edecektir. Başkasıyla Cinsel İlişkide Bulunma Zinanın söz konusu olabilmesi için, eşlerden birinin karşı cinsten bir başkasıyla cinsel ilişkide bulunmuş olması yani cinsel ilişkinin fiilen gerçekleşmiş olması şartı aranır. Örneğin; flört etme, cinsel ilişki girişiminde bulunma, öpüşme, yakın bedeni temaslar, sarılma gibi davranışlar zina sayılmazlar. Bununla birlikte kadının kocası dışında birinden yapay döllenme yolu ile hamile kalması da zina olarak değerlendirmez. Zinanın şartı cinsel birleşmede bulunmaktır. Dolayısıyla henüz eş ile üçüncü kişi arasında cinsel birleşme sağlanmamışsa, örneğin cinsel birleşme sağlanmadan yalnızca fiziksel veya duygusal yakınlık kurulmuşsa, zina sebebiyle boşanma davası açılması ispat kuralları gereği tavsiye edilmemektedir. Bu halde eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranmış olduğundan bahisle genel boşanma sebebi olan şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma sebebine dayanılması stratejik olarak daha mantıklı bir hamle olacaktır. Zina fiilini gerçekleştiren eşin, eşinden başka birisiyle bir tek defa dahi cinsel ilişkide bulunması zina olarak değerlendirilmektedir, fiilin tekrarlanması da şart değildir. Eşlerden birinin zinasından bahsedebilmek için eşin karşı cinsten biriyle birlikte olması şartı da aranmaktadır. Hemcinsiyle cinsel ilişki yaşayan eş zina yapmış sayılmamaktadır. Eşin bir hayvanla cinsel birleşmede bulunması da zina sayılmamaktadır. Bu kapsamdaki boşanma davaları haysiyetsiz yaşam sürme veya evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebine dayanmalıdır. Zina Edenin Kusurlu Olması Eşlerden birinin zinasının boşanma sebebi oluşturabilmesi için, eşin bilerek ve isteyerek cinsel ilişkiye girmiş olması şartı aranmaktadır. Yani cinsel ilişkiye giren eş bu cinsel ilişkiye girmekte kusurlu olmalıdır. Yani zor kullanılarak veya bayıltılarak yani tecavüze uğrayarak cinsel ilişkiye girmek zorunda bırakılmış eş kusurlu sayılamaz. ZinaAldatma Sebebiyle Boşanma Davasında Süre Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. Yani zinada dava hakkı iki halde düşmüş sayılacaktır 1 Zina Yapan Eşin Affedilmesi TMK’ya göre affeden eşin dava hakkı yoktur. Yani dava hakkı olan eş, zina yapmış olan eşini affetmiş ise dava hakkı ortadan kalkacaktır. Af, açık veya örtülü olarak gerçekleşmiş olabilir ancak şartı affeden eşin hür iradesiyle bu kararı vermiş olmasıdır. Yani zina yapan eş, eşini tehdit ederek veya kandırarakaldatarak kendisini affettirmişse hür irade ürünü olmayacağı için affolunmuş sayılmaz. 2 Sürelerin Geçmiş Olması Zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı olan eşin, zinayı öğrenmesinden itibaren altı ay ve herhalde beş yıl geçmekle bu dava hakkı düşer. Bu süre hak düşürücü süre olarak düzenlenmiştir ve hakim tarafından resen dikkate alınacaktır. Zinanın eyleminin bir defaya mahsus olmaması ve süreklilik arz etmesi halinde; süre gelen eylemlerde, son eylemin bittiği tarihten itibaren süre Nasıl İspat Edilir?Zina özel sebebine dayanarak boşanma davası açılabilmesi için cinsel ilişkinin varlığının net bir şekilde ispat edilmesi gerekir. Zina her türlü delille ispat edilebilecektir. Zinanın ispatı için suçüstü halin varlığı şartı aranmamaktadır. Bir eşin zina yaptığına dair bir takım kuvvetli ve inandırıcı ipuçları varsa, hakim bunları takdir ederek davalının zina ettiğine kanaat getirebilir. Ör eşlerden birinin yakın akrabası olmayan karşı cinsinden biriyle zorunda olmaksızın otelde aynı odada kalmasını zina fiilinin gerçekleşmesi olarak değerlendirilmektedir. Yahut eşlerden birinin yakın akrabası olmayan karşı cinsten biriyle evde geceyi yalnız olarak geçirmesi zina fiilinin gerçekleştiğini ispat etmektedir. Yahut kocanın evlilik birliği içerisinde başka bir kadından çocuğunun bulunması zinanın gerçekleştiğini ispat etmektedir. Zina, mutlak bir boşanma sebebidir. Hakim zina fiilinin gerçekleştiği kanaatine varıyorsa ortak hayatın diğer eş için çekilmez olup olmadığını araştırmaksızın boşanmaya karar vermelidir. ZinaAldatma Halinde Tazminat İstenebilir Mi?Zina sebebine dayalı boşanma davasında, aldatılan eş zinayı kanıtladığı halde kişilik hakları saldırıya uğramış kabul edileceğinden hakkında manevi tazminata hükmolunacaktır. Bu halde tazminat kadın yararına hükmedilebileceği gibi erkek yararına da hükmedilebilir. Önemli olan, zina fiilini işleyerek boşanmaya sebep olan eşin tam kusurlu olmasıdır. Boşanma davalarında maddi ve manevi tazminata ilişkin daha detaylı bilgi için tıklayınız Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/3070 K. sayılı tarihli kararı “Davalı kadın tanıklarının beyanları kadından duyuma dayalı, soyut, zamanı belli olmayan ve sebep ve saiki açıklanmayan inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olup, erkeğin kusuru kanıtlanmamıştır. Bu itibarla, boşanmaya sebebiyet veren ve gerçekleşen olaylarda eşine sadakatsiz davranarak onu aldatan kadının tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Hal böyleyken, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. 3-Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz davacı erkek yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken erkeğin tazminat taleplerinin reddi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını Aldatan Kadın ya da Erkek Nafaka Alabilir Mi?Zinaaldatma nedeniyle boşanma davası görülürken; hakim tarafından hükmedilecek olan tedbir nafakasına ilişkin olarak kusur saptaması yapılmayacağı için aldatan eş de tedbir nafakasına hak kazanabilecektir. Ancak yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için kusur şartı da arandığından dolayı, hakim tarafından eşlerin kusurlarına ilişikin belirleme yapıldıktan sonra karar verilebilecektir. Eğer zina yapan kadın/erkek eş tam kusurlu bulunursa, kusuru daha ağır olan taraf lehine nafakaya hükmolunamayacağı için zina yapan kadın/erkek nafakaya hak kazanamaz. Tabii burada yoksulluk nafakasının bir diğer şartı olan boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olma şartının da aranacağını belirtmemiz 2. Hukuk Dairesi 2020/3070 K. sayılı tarihli kararı “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir TMK m. 175/1. Davalı kadın boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olup, kadın yararına yoksulluk nafakasının koşulları oluşmamıştır. Bu nedenle, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulü doğru olmayıp bozmayı ZinaAldatma Nedeniyle Boşanma Davalarına İlişkin Yargıtay KararlarıYargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/6056 K. numaralı tarihli kararı "İçtihat Metni" MAHKEMESİ Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ Karşılıklı Boşanma - Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, tedbir nafakası, tazminatlar ve ziynet alacağının kabulü yönünden; davalı-karşı davacı kadın tarafından ise zina nedeniyle boşanma kararı verilmemesi, nafakanın ve tazminatların miktarı ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü 1- Tarafların boşanma davasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; a- Zina TMK m. 161 hukuksal sebebine dayanan boşanma davalarında yasada öngörülen altı aylık hak düşürücü süre, süre gelen eylemlerde, son eylemin bittiği tarihten itibaren başlar. Davalı-karşı davacı kadın, her ne kadar erkeğin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışını 2012 yılının Haziran ayında öğrenmiş olsa da davacı-karşı davalı erkeğin bir başka kadınla birlikte yaşamasının devamlılık arz ettiği ve bu birliktelikten 2014 doğumlu çocuğu olduğu, tanık beyanları ve davalının nüfus kaydı içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda, zina için öngörülen altı aylık sürenin son eylem tarihinden başlayacağı düşünülmeden, olayın tek eylem gibi değerlendirilip, zina TMK m. 161 hukuki sebebine dayanan boşanma davasının kabulü koşulları oluşmuş olmasına rağmen, hak düşürücü sürenin 2012 yılından itibaren başlayacağının kabulü ve bu nedenle davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir, b-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı-karşı davacı kadın yararına hükmolunan tedbir nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. c-Kadının karşı davasında boşanma davasının kabulüne karar verildiğine göre, kendisini vekille temsil ettiren davalı-karşı davacı kadın yararına bu davanın kabulü sebebiyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken hükmedilmemesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 2-Ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ Temyiz edilen hükmün yukarıda 1/a, 1/b ve 1/c bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, bozma sebebine göre tarafların tazminatlara ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, aşağıda yazılı harcın temyiz eden Özel'e yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıran Filiz'e geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. Per. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2709 E. 2020/987 K. sayılı tarihli kararı "İçtihat Metni" MAHKEMESİ Aile Mahkemesi 1. Taraflar arasındaki "karşılıklı boşanma†davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Edirne 1. Aile Mahkemesince verilen her iki davanın kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davacı-birleşen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı-Birleşen Davalı İstemi 4. Davacı-birleşen davalı vekili tarihli dava dilekçesinde; tarafların 2001 yılında evlendiğini, ortak bir çocuklarının olduğunu, karşı tarafın evlilik boyunca müvekkilini psikolojik baskı altında tuttuğunu, eşinin çalışmasına ailesiyle irtibat kurmasına arkadaşları ve komşularıyla görüşmesine dışarı çıkmasına veya alışveriş yapmasına izin vermediğini, dışarı çıkmasından sonra ise “kiminle birlikte oldun, kimin altından geliyorsun†gibi beyanlarla suçlandığını, yeğeni ile zina yaptığını ileri sürdüğünü, hakaret ve küfürler ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, son tartışmada müvekkiline satır ile saldırdığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 300,00TL tedbir-iştirak ve müvekkili yararına 300,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 25,000,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-Birleşen Davacı İstemi 5. Davalı-birleşen davacı asıl davaya verdiği tarihli cevap dilekçesinde; boşanmayı gerektirecek bir durumun bulunmadığını, tarafların hâlen bir arada yaşamaya devam ettiklerini, emekli diş hekimi olduğunu, asla şiddet yanlısı olmadığını, haksız şekilde aleyhinde tedbir kararı verildiğini, ekonomik sıkıntılar yaşadığını, kalp rahatsızlığı olduğunu, tüm bunlara rağmen eşi ve çocuğunun maddi-manevi tüm ihtiyaçlarını karşıladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini, tarihli birleşen dava dilekçesinde ise; asıl davanın açılmasından itibaren tarafların bir arada yaşamaya devam ettiklerini, günü komşularının “kadın eşin ortak eve sürekli aynı erkeği aldığı, hatta şu anda da üçüncü şahsın evde olduğu†şeklindeki bilgilendirmesi ile müvekkilinin eve gittiğini, evde tanımadığı bir erkeği tuvalette saklanmış hâlde gördüğünü, üçüncü şahsın müvekkiline yumruk atarak evden kaçtığını belirterek, tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, çocuk yararına 300,00TL tedbir-iştirak nafakası ile müvekkili yararına maddi ve manevi tazminat ödenmesine, ayrıca dosyanın kadın eşin açmış olduğu aynı mahkemenin 2013/147 E. sayılı boşanma davası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi Kararı 6. Edirne 1. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2013/147 E., 2014/682 K. sayılı kararı ile; eşlerin tarihinden beri evli oldukları, ortak bir çocuklarının bulunduğu, her iki dava dosyası kapsamında toplanan deliller, Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesine ait eşler arasında yargılaması yapılarak tamamlanan ve karara yansıyan olay gözetilerek evliliğin temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebep olan olaylarda eşine hakaret eden, fiziksel şiddet uygulayan ve birlik görevlerini ifada kusur gösteren erkek eşin az, sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı yönünde yaygın kanaat oluşan kadın eşin ise ağır kusurlu olduğu kabul edilerek; açılan her iki boşanma davasının da kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 300,00TL tedbir-400,00TL iştirak nafakası ödenmesine, kadın eşin ağır kusurlu olması nedeniyle yoksulluk nafakası ve tazminat istemlerinin reddine, erkek eş yararına ise manevi tazminat takdiri ile maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Özel Daire Bozma Kararı 7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin tarihli ve 2015/5951 E., 2015/19936 K. sayılı kararı ile; “…Hüküm davacı-davalı tarafından birleşen davanın kabulü, kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve manevi tazminat talebinin reddi, karşı taraf lehine hükmolunan manevi tazminat yönünden; davalı-davacı tarafından ise velâyet ve maddi tazminat talebinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacının tüm, davacı-davalının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Toplanan delillerden; davacı-davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları yanında, davalı-davacının da...adlı şahsın müşterek konutta olduğu gün eve gelerek eşini hayati tehlike oluşturacak şekilde yaraladığı, eşine hakaret ettiği ve birlik görevlerini yerine getirme konusunda ihmalkâr davrandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve boşanmaya neden olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Bu nedenle; mahkemenin davacı-davalıyı ağır kusurlu kabul etmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-davacı lehine manevi tazminata hükmetmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. 3- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve aracı dışında başkaca bir malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. O hâlde, davacı-davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, isteğin reddi doğru görülmemiştir,...†gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur. Direnme Kararı 8. Edirne 1. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2016/39 E., 2016/120 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin evlilikte sadakat yükümlülüğüne aykırı şekilde davrandığı, erkek eşin ise eşine hakaret ettiği, şiddet uyguladığı ve birlik görevlerini ifada kusurlu olduğu şeklinde gerçekleşen tarafların kusurlu davranışları yönünde mahkeme ve Özel Daire arasında çekişmenin bulunmadığı, irdelenmesi gereken konunun “kadın eşin sadakatsiz davranışları olmasaydı ve bu davranışın alenileşmesine kadar erkek eşin gerçekleştirdiği kusurlu davranışlarına rağmen evliliğin devam edip etmeyeceği hususu†olduğu, erkek eşin sadakatsizlik vakıasını gördüğü anda eşini ve...adlı kişiyi yaraladığı, buradaki yaralama eyleminin sadakatsiz davranışın sonucu olduğu, erkek eşin de bu olaydan sonra boşanma davası açtığı, erkek eşin kusurlu davranışının evliliği temelinden sarsan olaydan sonra ya da en azından olay anında gerçekleşmesi karşısında “öncelikle sadakatsiz davranışın†taraflar arasındaki evliliği temelinden sarstığı, bu hâliyle kadın eşin eyleminin evliliğin devamını imkânsız hâle getirmesi nedeniyle kadın eşin daha çok kusurlu sayılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi 9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı-birleşen davalı vekilince temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK 10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen ilk uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık konusu olmayarak gerçekleştiği kabul edilen kusurlu davranışların tamamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde tarafların kusur derecelerinin hangi oranda olduğu, burada varılacak sonuca göre kadın eş yararına yoksulluk nafakası ile erkek eş yararına manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir. 12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun TMK “Evlilik birliğinin sarsılması†başlıklı 166. maddesinin bir ve ikinci fıkraları; "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar hükmünü taşımaktadır. 13. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi†olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın†karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır. 14. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır†diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer TMK Nitekim benzer ilkeye HGK’nın T., 2014/2-594 E. ve 2015/2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple TMK m. 166/1 boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir. 15. Yargıtay boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, ferileri ve boşanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş†şeklinde belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay, tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine†karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir. 16. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; yerel mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin ağır, erkek eşinse az kusurlu olduğu belirtilerek boşanmaya karar verilmiş olup; Özel Daire, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre eşit kusurlu olduklarını belirterek kararı bozmuştur. Boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin hakaret ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı ve birlik görevlerini ihmal ettiği, kadın eşin ise sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, tarafların sabit olan eylemleri nedeni ile boşanmaya sebep olan olaylarda kusur derecelerinin ne olduğu noktasındadır. Taraflar arasında tarihinde gerçekleşen yaralama olayının Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin tarihli ve 2013/254 E., 2014/47 K. sayılı yargılamasına konu olduğu, bu yaralama sonucunda kadın eşin durumunu bildirir tarihli kati sağlık raporunda geçen “….Çekilen Toraks BT de sağda total pnömotoraks mevcuttu. Mevcut bulgularla hastaya sağ tüp torakostomi ve kapalı sualtı drenajı uygulandı. Hasta bu hâli ile mevcut travmadan dolayı hayati tehlike geçirmiştir,…†ifadelerden kadın eşin hayati tehlike geçirecek şekilde sırtından bıçaklandığı anlaşılmıştır. Medeni yargılamaya konu somut olayda, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin süregelen hakaret, fiziksel şiddet ve birlik görevlerini ihmal eden kusurlu davranışlar sergilediği, buna karşılık kadın eşin de sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı ve sonuçta kadın eşin hayati tehlike geçirecek şekilde sırtından bıçaklanması ile fiilen sonlanan evlilik birliğinde; erkek eşin kişilik hakkının, kadın eşin ise yaşama hakkının ihlal edildiği görülmektedir. 17. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 2. maddesinde “Herkesin yaşama hakkı hukuk tarafından korunur,…†şeklindeki düzenlemeye paralel Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesinde “Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir,…†hükmü ile yaşamın kutsallığı ilkesinden hareketle yaşama hakkının bütün hakların temeli olduğu, somut olayda erkek eşin; kişilik haklarının ihlal edilmesi karşısında kadın eşin yaşama hakkını ihlal ettiği gözetilerek tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda en azından eşit kusurlu sayılmaları gerekir. 18. Hâl böyle olunca mahkemece; kadın eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak erkek eş yararına manevi tazminat ödenmesine ve kadın eşin yoksulluk nafaka talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; mahkemece verilen direnme kararının onanması gerektiği, direnme gerekçesinin isabetli olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler, Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiştir. 20. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. IV. SONUÇ Açıklanan nedenlerle; Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3†atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, tarihinde oy çokluğu ile karar verildi. KARŞI OY Asıl dava kadının açtığı evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, birleşen dava ise erkeğin açtığı sadakatsizlik sebebiyle boşanma istemine ilişkindir. Asıl dava tarihinde açılmış, davalı erkek davadaki iddiaları kabul etmeyerek davanın reddini istemiştir. Boşanma davası devam ederken taraflar aynı evde yaşamaya devam etmişler; dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre, tarihinde davalı erkek komşularının bildirimi üzerine evinde başka bir erkeğin bulunduğunu öğrenmiş ve işyerinden evine gelmiş, evde davacı kadının eskiden bu yana arkadaşı olduğu anlaşılan...adlı şahsı tuvalette bulmuş, bu sırada yaralama fiilleri gerçekleşmiş, davalı erkek bu olaydan sonra tarihinde sadakatsizlik sebebiyle boşanma davası açmış ve her iki dava birleştirilmiştir. Mahkemece davacı-davalı kadının sadakatsizlik fiili daha ağır bulunarak ağır kusurlu olduğu kabul edilip, her iki tarafın boşanma davasın da kabulüne karar verilmiş, Özel Dairece ise davalı-davacı erkeğin, ... adlı şahsın müşterek konutta olduğu gün eve gelerek kadını hayati tehlike geçirecek şekilde yaraladığı, bu nedenle eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle karar bozulmuş, yerel mahkemece verilen direnme kararı da sayın çoğunlukça bozulmuştur. Davalı-davacı erkeğin davacı-davalı kadını yaralaması fiili, erkeğin açtığı boşanma davasının sebebi olan sadakatsizlik fiilinin anlaşıldığı anda gerçekleşmiştir. Başka bir anlatımla aslında bu fiil boşanma sebebi değil, boşanma sebebi olarak gösterilen sadakatsizlik fiilinin sonucudur. Davalı-davacı erkeğin bu yaralama fiili ile ilgili olarak Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/254 esas sayılı davasında yargılandığı, mahkemece verilen kararın, davalı erkeğin davacı ...’ya yönelik fiilinde uygulanan ½ oranındaki haksız tahrik indiriminin az olduğu ve ¾ oranında indirim yapılması gerektiği, ayrıca evde yakalanan ...’in davalı-davacı ...’e yönelik yaralama suçunda da meşru savunma şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmaktadır. Özel Dairece eldeki davaya ilişkin bozma kararında davalı-davacı erkeğe yüklenen kusurun gerekçeleri birlik görevlerini yerine getirmemek, hakaret ve ...’in evde olduğu gün kadını yaralaması, kadının kusurunun gerekçeleri ise sadakat yükümüne aykırı davranış olarak belirlenmiş ve kusurların eşit olduğu kabul edilmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; kadın eşin sadakat yükümlülüğüne uymayan fiili, erkek eşin birlik görevlerini yerine getirmemek, hakaret ve sadakatsizlik fiilinin sonucu gerçekleştiği sabit olan yaralama fiiline göre daha ağır bir kusurdur. Bu nedenle direnme kararı yerinde olup sayın çoğunluğun aksi yöndeki bozma düşüncesine katılamı
Zina yapan kadın affedilirmi gibi bir soru sormak yerine ,zina yapan affedilirmi diye sorulması daha doğru olur çünkü zina bu bu büyük günah her iki cinserkek ve kadın içinde aynı oranda günahtır. Zinanın hükmü İslam Dininde açıktır. Suçunu Hakim’in huzurunda dört defa ayrı ayrı itiraf ederek cezanın verilmesini isteyen veya dört şahidi bulunan birisi hakkında karar verilir. Şayet bu insan evli ise recm cezası, yoksa bekar bir insan için verilecek karar recm değildir, yüz değnek sopa vurulur. Fakat suçunu itiraf etmeyen veya yaptığı bu fiili kimse görüp şikayet etmemiş ise bu insanın yapacağı tek şey günahından dolayı pişmanlık gösterip bir daha yapmamak üzere tövbe etmektir. Ayrıca böyle bir suç işleyen kimse suçunu itiraf etse bile şu anda bunun cezasını uygulayacak bir merci iki şey kalıyor. Biri kul hakkıdır. Varsa helalleşmek gerekir. Diğeri de Allah hakkı için tövbe, istiğfar etmek ve bir daha o günaha girmemektir. İnsan hem iyilik hem de kötülük yapmaya uygun yaratılmıştır. Onun için zaman zaman isteyerek veya istemeyerek günahlara girebiliyor. Bu konuda Kur’anı Kerim de, “Allah, kendisine şirk koşulmasının dışındaki istediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar.Nisa Süresi,48;116” buyurarak hangi günah olursa olsun affedebileceğini bildirmektedir. Kitaplarımız da canı gönülden yapılan tövbenin Allah tarafından kabul edileceği ifade edilir. Nitekim Allah’u Teala, “Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun.” Tahrim Suresi,8 buyurarak yapılan tövbelerin kabul edileceğini beyan eder. Ayette geçen nasuh tövbe ise şöyledir 1-Allah’a karşı günah işlediğini bilerek, bu günahtan dolayı Allah’a sığınmak ve pişman olmak. 2-Bu suçu işlediği için üzülmek, Yaratıcıya karşı böyle bir günah işlediğinden dolayı vicdanen rahatsız olmak. 3-Bir daha böyle bir suça dönmeyeceğine dair bir karar içerisinde olmak. 4-Kul hakkını ilgilendiriyorsa onunla helalleşmek. Bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuş. Nasuh tövbe şudur -Günahlara pişmanlık. -Farz ibadetleri yapmak. -Zulüm ve düşmanlık yapmamak. -Kırgın ve küskünlerle barışmak. -Bir daha o günaha dönmemek üzere karar vermek. İnşallah bu şartları yerine getirirsek Allah’ın tövbelerimizi kabul edeceğinden ümitli oluruz. Ancak insan her zaman korku ve ümit içerisinde olmalı. Ne ibadetlerimize güvenip övünebiliriz. Ne de günahlarımızdan ümitsizliğe düşebiliriz. Ben çok iyiyim, bu işi hallettim demek ne kadar yanlışsa; ben bittim, beni Allah kabul etmez demek de o kadar yanlıştır. Ayrıca, suçunu anlayıp tövbe edip, Allah’a sığınmak da büyük bir ibadettir. görüldüğü üzere samimi bir TÖVBE,o işten iğrenme ,zina yapan kadın affedilirmi sorusunun cevabı olarak yukarıda karşımızdadır.
zina yapan kadın nafaka alabilir mi